Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

8 Ekim 2020 Perşembe

2- Tâûnda Karantina Ne İçindir?

 

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لََ تُورِدُوا المُمْرِضَ عَلَى المُصِ حِ

    “Hastaları sağlıklıların yanına götürmeyin.”46

    İmam İbn Cerir et-Taberî rahimehullah şöyle demiştir:

    “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı sağlıklının yanına sokmayın” sözü, hasta koyunun sağlıklı koyunların yanına sokmaktan yasaklamaktadır. Böylece sağlıklı olan hayvanın sahibi, sağlıklı koyunların yanına hasta koyunun sokulması sebebiyle hastalığı bulaştıracağını zannetmesin! Eğer sağlıklı koyun hastalanırsa, onun sahibi, hasta koyunun onun yanına girmesi sebebiyle hastalandığını zanneder. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu bâtıl inancı iptal etmiştir. Aynı şekilde hastalık bulaşması yoktur demekle beraber, cüzzamlı kimseden kaçınmayı emretmesi de bu anlamdadır. 

    Sağlıklı kimse, bir gün cüzzam hastalığına yakalanırsa, cüzzamlının yakınına geldiği, onunla yemek yeyip içtiği için hastalandığını zannetmesin diyedir.”47

    Tahavi Şerhu Meani’l-Asar’da şöyle dedi: “Bu görüşün sahipleri şöyle derler: “İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu rivayetlerde taunun bulunduğu yere gidilmemesini emretmektedir. Bu ise ondan korkulduğu için verilmiş bir emirdir.”

    Bunlara şöyle cevap verilir:

    Bunlarda sizin dediğiniz hususa delil yoktur. Çünkü onun bulunduğu yere gidilmesini terk etme emri ondan duyulan korku sebebiyle olsaydı, taunun ortaya çıktığı yerde bulunan kimselere de oradan çıkmak için serbestlik verilmesi gerekirdi. Çünkü taun dolayısıyla onlar hakkında duyulan korku, onların dışındakiler için duyulan korkuyla aynıdır. Taunun ortaya çıktığı yerde bulunan kimselere oradan çıkmaları yasaklanmış olduğuna göre bu, orada bulunmayan kimselere, hastalığın görüldüğü yere gitmelerinin yasaklanış sebebinin sizin benimsediğiniz sebep ve anlamdan farklı olduğunu ispatlamaktadır. Bir kimse: “Peki sizin dediğiniz bu sebep ve anlam ne demektir?” diyecek olursa ona şöyle cevap verilir:

    “Doğrusunu en iyi bilen Allahtır. Bize göre bunun anlamı şudur: Bir kimsenin taunun bulunduğu yere gidip Allah Azze ve Celle’nin onun hakkındaki takdiri gereği bu hastalığa yakalanırsa “Ben buraya gelmemiş olsaydım bu hastalığa yakalanmayacaktım” dememesidir. Hâlbuki o çıkıp gittiği yerde kalmaya devam etmiş olsaydı belki de bu hastalık ona bulaşmayacaktı. Bundan dolayı böyle bir sözü söyleme korkusu ile bu hastalığın olduğu yere gitmemesi emredilmiştir.

    Aynı şekilde taunun bulunduğu yerden çıkmaması da emredilmiştir. Ki çıkacak olursa “Ben orada kalmış olsaydım, Oranın halkının başına gelen benim de başıma gelirdi” demekten kurtulamaması korkusudur. Hâlbuki orada kalmaya devam edecek olsaydı ona bu hastalıktan bir şey bulaşmayabilirdi.

    Bundan dolayı açıkladığımız anlam sebebiyle taunun bulunduğu yere gidilmemesi ve yine sözünü ettiğimiz anlam sebebiyle onun bulunduğu yerden çıkılmaması emredilmiştir.

    Aynı şekilde bizim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den:

    “Hastalıklı olan sağlıklı olanın bulunduğu yere gitmesin” hadisi de bu şekildedir. Bunun sonucunda sağlıklı olan kimse bu hastalığa yakalanır ve sağlıklı olan kimseyi hastalıklı olanın yanına götürdüğü için “Eğer ben bunu bu hastanın yanına getirmemiş olsaydım ona da bu hastalık bulaşmazdı” demeye kalkışır. Hâlbuki sağlıklı olanı o hastanın yanına götürmese dahi hastalık ona bulaşabilirdi. İşte bundan dolayı sağlıklı birisinin hastalıklı olanın yanına götürülmemesi emredilmiştir. Bu emrin sebebi ise insanların kalplerine bu yanlış kanaatin düşmesinden ve dilleriyle onu ifade edip söylemelerinden emin olunamamasıdır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hastalığın bulaşmayacağı ile ilgili rivayetler de nakledilmiştir…”48

    İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sözünü ettiğimiz bu rivayetlerde “Birincisine kim bulaştırdı?” buyurarak hastalığın bulaşmasının söz konusu olmadığını belirtmiştir. Yani eğer ikincisi, birincisi ona hastalığı bulaştırdığı için hasta olmuşsa, birincisinin hiçbir şekilde hastalanmaması gerekirdi.

    Çünkü onunla beraber bu hastalığı bulaştıracak kimse bulunmuyordu. Birincisinin başına gelen hastalık ancak Allah Teâlâ’nın kaderiyle geldiğine göre ikincisine gelen hastalık da böyledir.

    Bir kimse “Bizler bunu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den hasta olan bir kimse sağlıklı olanın yanına götürülmesin şeklinde rivayet edilen hadise zıt görüyoruz” diyecek olursa ben de şöyle derim:

“Hayır, ancak hastalığın bulaşması yoktur sözü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu şekliyle hastalığının bulaşmasının asla söz konusu olmayacağı anlamında kabul edilir. O’nun “Hasta olan bir kimse sağlıklı olanın yanına götürülmesin” sözü de hastanın sağlıklının yanına götürülerek Allah’ın kaderi gereği birincisinin başına gelen hastalığın aynısının ona da gelmesi ve insanların bu sebeple “Birincisi hastalığı ona bulaştırdı” demeleri korkusu hakkında kabul edilir. İşte böylelikle bu söz söylenir korkusu ile sağlıklı olan, hasta olanın yanına götürülmesi mekruh görülmüştür. Biz yine bu rivayetler arasında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den cüzzamlının elini yemek kabının içerisine koymuş olduğunu da rivayet ettik. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in fiili uygulaması böylelikle bulaşmanın söz konusu olmadığına delil olmaktadır. Çünkü hastalığın bulaşması mümkün şeylerden olsaydı bu takdirde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in nbulaşmasından korkulan böyle bir fiili de ortaya çıkmazdı. Çünkü bunu yapmakla telef olma tehlikesini üzerine çekmiş oluyordu.

    Oysa Allah Azze ve Celle bunu yasaklamış, kendinizi öldürmeyin buyurmuştur. (Nisa 29) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yana doğru kaymış yüksekçe bir duvarın yanından hızlıca geçmişti. Ölüm korkusuyla yan yatmış bir duvarın yanından hızlıca geçtiğine göre hastalığın bulaşmasından korkulan bir işi yapması nasıl caiz olabilir?

    Yine bu bölümün bundan önceki kısımlarında Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in taunun bulunduğu yere gidilmesini ve bulunduğu yerden çıkılmasını yasakladığına dair nakledilmiş rivayetlerin anlamını, onun bulunduğu yere gidilmesini yasaklamasının, Allah Teâlâ’nın ilminde onların oraya gittikleri takdirde o hastalığa yakalanacakları ve oraya gidince bu hastalığa yakalanarak: “biz bu hastalığın olduğu yere geldiğimiz için bu hastalığa yakalandık. Gelmemiş olsaydık yakalanmayacaktık” demelerinin korkusu olduğunu, aynı şekilde oradan çıkmayı yasaklamasının da oradan çıkan bir kimsenin kurtulması ve arkasından: “Ben oradan çıktığım için kurtuldum, çıkmasaydım kurtulamayacaktım” dememesi için olduğunu da belirtmiştik. Taunun bulunduğu yerden çıkmanın ve bulunduğu yere gitmenin yasaklanış sebebi aynı olduğuna ve bunun hastalığın bulaşmasından değil de, onun uğursuzluğundan korkup çekinmekten dolayı olduğu anlaşıldığına göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in “Hasta olan sağlıklı olanın yanına götürülmesin” sözü de, hastalığın bulaşması endişesiyle değil, yine uğursuz görme ile alakalıdır. Bundan dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bütün bu sözleri insanların endişelenip uğursuz saymalarına götüren bu sebeplerle ilgilidir.“49

     Ebu’l-Velid el-Bâcî rahimehullah, el-Munteka’da (7/263) şöyle dedi: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalığın bulaşması yoktur” hadisi hakkında İsa b. Dinar rahimehullah dedi ki: “Bunun manası bir şey bir şeye bulaştırmaz” demektir. Yani Hastalıktan bir şeyi başkasına taşımaz demektir. İbn Vehb rahimehullah’ın şöyle dediğini işittim: “Bana göre bunun manası şudur: 

    Araplar sağlıklı kimsenin hastanın yakınında durduğu zaman ona hastalığını bulaştıracağına inanırlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bunu yalanlamış ve bunların hepsinin Allah Tebarek ve Teâlâ tarafından olduğunu açıklamıştır…

    Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalığın bulaşması yoktur” hadisinin manası bana göre hasta kimseyle yakın olan sağlıklı kimsenin bu sebeple hastalanmayacağıdır.

    Eğer sağlıklı kimse hasta olursa bu hastalığın etkisiyle değil, Allah Azze ve Celle’nin ilk hastaya olan takdirindeki gibi bir takdiriyle olur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

    “Hastalıklı olan sağlıklı olanın yanına sokulmasın” hadisi ise bu manada değildir. Allah en iyi bilendir, bu iki manaya ihtimal taşır:

    Birincisi: Hadisin zahirinde ifade edildiği gibi sağlıklı kimsenin sıkıntı hissetmemesi içindir. Yahya b. Yahya bu görüşü tercih etmiştir.

    İkincisi: el-Bârî Tebarek ve Teâlâ’nın bu konudaki âdeti sebebiyledir. Hastalığı ve sıhhati yaratan Allah Azze ve Celle olsa da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Hastalığın bulaşması yoktur” sözüyle, hastalanmanın Allah Azze ve Celle’nin fiiliyle değil de, hastaya yakın olmak sebebiyle olduğuna inanan kimsenin inancını reddetmiştir. Burası açık değildir. Çünkü bizler adeten hastaya yakın duran sağlıklı kimsenin hastalanmadığına da şahit oluyoruz. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Cüzzamlıdan aslandan kaçışın gibi kaç” buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu hadisin zahiri, ondan zarar göreceği manasına gelir. Sadece ona yakın durmaktan hoşlanmamak sebebiyle değildir. 

    Çünkü eğer ona yakın durmaya sabredebilen bir kimseyse, Rasûlullah sallallahum aleyhi ve sellem’in yasaklamasının manası olmazdı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yasağı ancak onun okusundan zarar görmek ve yakın durmaktan tiksinmek sebebiyledir. Bu durumda aslandan kaçar gibi ondan  açman mubah olur. Allah en iyi bilendir…”

    İbnu’l-A’rabî rahimehullah, el-Kabes’te (s.1134) Taun hastalığının bulunduğu yere girmemek ve orada bulunanların çıkmaması hakkındaki hadisi hastalığın bulaşmasına delil getirenlere cevap olarak şöyle demiştir: “Şüphesiz ki bazen kişi oraya girer de kader gereği ona hastalık isabet eder veya orada bulunan oradan çıkar da hastalığa yakalanmaz. Böylece giriş veya çıkışın etkisi olduğuna inanır ve Allah Teâlâ’nın hükmünü unutur. Bazen de oradan çıkmış olmasına rağmen hastalık kendisini yakalar.”

46 Sahih. Buhârî (5771, 5774) Muslim (2221)

47 Taberî Tehzibu’l-Asar (4/14)

48 Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/306)

49 Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (4/310)


Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî 


1- “Salgın veya Bulaşıcı Hastalıklar” Tabiriyle Kastedilen Nedir?

 

    Hastalığın kendisi bulaşıcı değildir. Hastalıklar ancak ve ancak Allah’ın takdir etmesiyle meydana gelir. “Bulaşıcı hastalıklar” tabiri, hastalığın kendisiyle alakalı değil, uğursuzluk inancıyla alakalıdır. Kişi, vebanın ortaya çıktığı bir yere girer de Allah kendisinin de hastalanmasını takdir ederse, bu kişi hastalığın bulaştığına inanmaya başlar. Yahut vebalı olan bölgeyi terk etmesi sayesinde hastalıktan kurtulduğuna inanır. İşte bulaşıcı olan bu bâtıl inançtır.

Kays b. Muslim rahimehullah’tan: Tarık b. Şihab radiyallahu anh dedi ki:

كُنَّا نَتَحَدَّثُ إِلَى أَبِي مُوسَى الَْْشْعَرِ ي قَالَ فَقَالَ لَنَا

ذَاتَ يَوْمٍ لََ عَلَيْكُم أَن تجفوا فَإِن هَذَا الوجع قَدْ وَقَعَ فِي

أهلنا فَمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَ نزَّهَ فَلْيَتَنَزَّهْ وَاحْذَرُوا أَن يَقُول

رجل خَرَجَ رجل فَعُوفِيَ! وَجَلَسَ رجل فَأُصِيبَ لَوْ كُنْتُ

جَلَسْتُ كَمَا جَلَسَ آل فلَن أُصِبْتُ كَمَا أُصِيبَ آلُ فُلَنٍ

وَأَن يَقُول إِن جَلَسَ فأصيب لَوْ كُنْتُ خَرَجْ ت كَمَا خرج آل

فلَن عوفيت كَمَا عوفي آلُ فُلَنٍ فَإِنِ ي سَأُحَ دثُكُمْ فِي

الطَّاعُونِ إِن عُمَرَ كَتَبَ إِلَى أبي عُبَيْدَة فِي الطَّاعُون الَّذِي

وَقع بِالشَّام أَنه عرضت لي حَاجَة لََ غنى بِي عَنْك فِيهَا فَإِذا

أَتَاك كتابي فَإِنِ ي أعزم عَلَيْك إِن أَتَاك لَيْ ا ل أَلَ تصبح حَتَّى

ترد وَإِن أَتَاك نَهَارا أَلَ تمسي حَتَّى ترد إِلَ ي فَلَمَّا قَرَأَ أَبُو

عُبَيْدَة الْكتاب قَالَ قد عرفت حَاجَة أَمِير الْمُؤمنِينَ أَرَادَ أَنْ

يُسْتَبْقَى من لَيْسَ بِبَاقٍ ثمَّ كتب إِنِ ي قد عرفت حَاجَتك الَّتِي

عرضت لَك فَحَ للْنِي مِنْ عَزْمَتِكَ يا أَمِير الْمُؤمنِينَ فَإِنِ ي فِي

جُنْد الْمُسْلِمِينَ وَلنْ أَرْغَبَ بنفسي عَنْهُم قَالَ فَلَمَّا قَرَأَ عمر

الْكتاب بَكَى قَالَ فَقيل لَهُ تو في أَبُو عُبَيْدَة؟ قَالَ لََ وَكَانَ قد

قَالَ فَكتب إِلَيْهِ عمر إِن الُْْرْدُن أَرض عمقة وَإِن الْجَابِيَة

أَرْضُ نُزْهَةٍ فاظهر بِالْمُسْلِمين إِلَى الْجَابِيَة قَالَ فَلَمَّا قَرَأَ أَبُو

عُبَيْدَة الْكتاب قَالَ هَذَا نسْمع فِيهِ أَمِير الْمُؤمنِينَ ونطيعه قَالَ

فَأمرنِي أَن أركب فأبوئ النَّاس مَنَازِلهمْ قَالَ فَقلت إِنِ ي لََ

أَسْتَطِيعُ قَالَ فَقَالَ لي لَعَ لَّ الْمَرْأَة طعنت؟ قَالَ قلت أجل قَالَ

فَذَهَبَ لِيَرْكَبَ فَوجدَ وخزة فَطُعِنَ وَتُو في أَبُو عُبَيْدَة

وَانْكَشَفَ الطَّاعُونُ

    “Bizler Ebu Musa radiyallahu anh’ın yanına gider konuşurduk. Bir gün bize şunları söyledi:

    “Benden kaçınmanız gerekmez. Şu taun (veba) hastalığı benim aileme de düştü. Bu sebeple aranızdan uzak durmak isteyen uzak dursun. Fakat iki şeyden de sakının: Bir kimsenin:

    “Birisi çıktı ve kurtuldu, diğeri oturdu ve hastalığa yakalandı. Ben de çıkıp gitmiş olsaydım filanın ailesi kurtulduğu gibi ben de kurtulurdum” demesinden veyahut bir diğerinin: “Eğer oturmuş olsaydım filanın ailesi hastalığa yakalandığı gibi ben de yakalanacaktım” demesinden de sakının. Şimdi ben sizlere taun meselesini anlatayım:

    “Şam’da taun hastalığı çıktı. Ömer radiyallahu anh ona:

    “Sana bu mektubum gelir gelmez kesin olarak sana şunu söylüyorum: Eğer mektubum sana sabah ulaşmışsa bineğine binmeden akşamı etme. Eğer akşam vakti sana varırsa yanıma gelmek üzere bineğine binmeden sabahı etme. Çünkü sana sen olmadan göremeyeceğim bir ihtiyacım var” diye bir mektup yazdı.

    Ebu Ubeyde radiyallahu anh mektubu okuyunca:

    “Müminlerin emiri hayatta kalamayacak olanı hayatta tutmak istedi” dedi. Sonra Ebu Ubeyde radiyallahu anh ona şu mektubu yazdı:

    “Ben müslümanlardan oluşan askerler arasındayım. Ben kendimi onlara tercih ederek yola çıkamam. Müminlerin emirinin bana ne ihtiyacının olduğunu biliyorum.” Mektup kendisine ulaşınca Ömer radiyallahu anh ağladı. Ona:

    “Yoksa Ebu Ubeyde vefat mı etti?” denildi. O: “Hayır” dedi.

    Ömer radiyallahu anh ona şu mektubu yazdı:

    “Ürdün derin bir yerdir. Cabiye ise nezih bir yerdir. Bu sebeple sen de müslümanları al ve Cabiye’ye git.” Ebu Ubeyde radiyallahu anh mektubu okuyunca: “Müminlerin emirini işittik ve itaat ettik” dedi. Sonra bana:

    “Haydi, git, müslümanlara kalacakları yerleri hazırla” dedi.

    Ben: “Bunu yapamam” dedim. Ebu Ubeyde radiyallahu anh:

    “Galiba hanımın taun oldu?” dedi. Ben de: “Evet” dedim.

    Ebu Ubeyde radiyallahu anh bineğine binmek üzere gitti. Onu bir şey yakalar gibi oldu ve hemen isabet alıp öldü. Sonra da taun

hastalığı kalktı.”43

    Şehr b. Havşeb rahimehullah’tan: “Abdurrahman b. Ganm radiyallahu anh dedi ki:

وَقَعَ الطَّاعُونُ بِالشَّامِ فَخَطَبَنَا عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ فَقَالَ

إِنَّ هَذَا الطَّاعُونَ رِجْ س فَفِرُّوا مِنْهُ فِي الَْْوْدِيَةِ وَال شعَابِ فَبَلَغَ

ذَلِكَ شُرَحْبِيلَ ابْنَ حَسَنَةَ فَقَالَ كَذَبَ عَمْ رو صَحِبْتُ رَسُولَ

اللَِّ صَلَّى اللَّ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَمْ رو أَضَلُّ مِنْ حِمَارِ أَهْلِهِ وَلَكِنَّهُ

رَحْمَةُ رَبِ كُمْ وَدَعْوَةُ نَبِ يكُمْ وَوَ فَاةُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمْ

    “Şam’da taun meydana geldi. Amr b. el-As radiyallahu anh bize hutbe vererek şöyle dedi:

    “Muhakkak ki bu taun bir pisliktir. Ondan vadilere ve yaylalara kaçın.” Bu sözler Şurahbil b. Hasene radiyallahu anh’e ulaşınca dedi ki:

    “Amr yanıldı! Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile sahabelik ettim. Amr, ailesinin eşeğinden daha sapıktır. Lakin bu hastalık rabbinizden bir rahmet, nebiniz sallallahu aleyhi ve sellem’in bir duası ve sizden önceki salihlerin ölüm sebebidir.”44

* Şurahbil b. Şuf’a rahimehullah’ın rivayetinde şu şekildedir:

إِنَّ الطَّاعُونَ وَقَعَ بِالشَّامِ فَقَالَ عَمْ رو تَفَرَّقُوا عَنْهُ فَإِنَّهُ

رِجْ ز فَبَلَغَ ذَلِكَ شُرَحْبِيلَ ابْنَ حَسَنَةَ فَقَالَ قَدْ صَحِبْتُ رَسُولَ

اللَِّ صَلَّى اللََّّ عَلَيْهِ وَسَلَّ مَ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ إِنَّهَا رَحْمَةُ رَبِ كُمْ

وَدَعْوَةُ نَبِ يكُمْ وَمَوْتُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمْ فَاجْتَمِعُوا لَهُ وَلََ

تَفَرَّقُوا عَلَيْهِ فَقَالَ عَمْ رو رَضِيَ اللَّ عَنْهُ صَدَقَ

    “Taun Şamda ortaya çıkınca Amr radiyallahu anh: “Bunun bulunduğu yerden etrafa dağılın. Çünkü o bir azaptır” dedi.

    Amr’ın bu söyledikleri Şurahbil b. Hasene radiyallahu anh’e ulaşınca o şöyle dedi:

    “Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sohbetinde bulundum. O’nun şöyle buyurduğunu işittim:

    “Bu rabbinizin bir rahmeti, nebinizin bir duası ve sizden önceki salihlerin ölüm sebebidir.” Bu sebeple onun için toplanın, onun bulunduğu yerden etrafa dağılmayın.” Bunun üzerine Amr radiyallahu anh: “Doğru söyledi” dedi.”45


43 Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Taberî Tehzibu’l- Asar (mefkud cüz no:13) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/305) Hâkim (3/295) İbn Asakir Tarih (24/422)

44 Muslim'in şartına göre sahih. Taberânî (7/305) Hâkim (3/311) Ahmed (4/195) Ma’mer b. Raşid el-Cami (772) Begavi Mu’cem (1690) Ebu Nuaym Marife (3714) İbn Asakir Tarih (22/475)

45 Sahih. Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/306) İbn Hibbân (7/215) Ahmed (4/196) Beyhakî (6/384) el-Elbani Ta’likatu’l-Hisan (2940)


Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî 




7 Ekim 2020 Çarşamba

İblis Maskelileri Kendisine Nasıl İbadet Ettiriyor?

     Günümüzde iblisin kulu olmuş müşrikler camilerde, Allah’a ibadet ettiklerini iddia ettikleri namazlarında dahi masketakmakta, böylece şirkleriyle aslında iblise kulluk etmektedirler! Üstelik saflar arasına mesafe de koyarak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in saflarda boşluk bırakma yasağını ihlal etmektedirler.

    Mecusiler ateşe ibadet ederlerken ağızlarını örterler. 

    Ebu Hureyre radıyallahu anh rivayet ediyor:

أَنَّ رَسُولَ ا للَّ صَلَّى اللَّ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنِ السَّدْلِ فِي

الصَّلَةِ وَأَنْ يُغَطِ يَ الرَّجُلُ فَاهُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda elbiseyi sarkıtmayı ve kişinin ağzını örtmesini yasakladı.”40

El-Aynî şöyle demiştir: “Namazda ağzı örtmenin yasaklanmasının hikmeti; Mecusilerin ateşe ibadetleri esnasında yaptıklarına benzemesidir. Nitekim el-Muhit sahibi de böyle demiştir.”41

    Saflar arasına mesafe koymaya gelince, bu işi yapanlara Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beddua etmiştir:

    Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma şöyle dedi:

    “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

أَقِيمُوا الصُّفُوفَ وَحَاذُوا بَيْنَ الْمَنَاكِبِ وَسُدُّوا الْخَلَلَ

وَلِينُوا بِأَيْدِي إِخْوَانِكُمْ - لَمْ يَقُلْ عِيسَى بِأَيْدِي إِخْوَانِكُمْ -

وَلََ تَذَرُوا فُرُجَاتٍ لِلشَّيْطَانِ وَمَنْ وَصَلَ صَفًّا وَصَلَهُ الَّلَّ وَمَنْ

قَطَعَ صَفًّا قَطَعَهُ اللََّّ

 “Saflarınızı ikame edin. Omuzlarınızı hizalayın. Aralıkları kapatın. Safa girmek isteyen kardeşlerinize yumuşak olun. Şeytanın girmesi için aralıklar bırakmayın. Ve kim safları bitiştirirse Allah ona rahmet etsin. Ve kimde bitiştirmez ise Allah da ondan rahmetini kessin!”42

40 Hasen. İbn Huzeyme (772, 918) İbn Hibban (6/117) Hâkim (1/384) Ebu Davud (643) İbn Mace (966)

41 El-Aynî, Şerhu Suneni Ebi Davud (3/181).

42 Sahih. Ebû Dâvud (666) Nesâî (819) Ahmed (2/97) İbn Huzeyme, (1549) Hâkim (1/333) Taberânî (13/319) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (1958) Ebu Tahir el-Muhallis el-Muhallisiyyat (2630) Beyhakî (3/101) el-Elbani es-Sahiha (6/76)


Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî 


Hastalık Bulaşması Yoktur Hadisi Mütevatirdir, İnkârı Küfürdür

 1- İbn Ömer Radiyallahu Anhuma Hadisi

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لََ عَدْوَى وَ لََ طِيَرَةَ وَ إنَّمَا الشُّؤْمُ فِي ثَلَثَةٍ الْمَرْأَةِ

وَالْفَرَسِ وَالدَّارِ

“Hastalık bulaşması ve tıyera (kötümserlik) yoktur. Uğursuzluk/bereketsizlik ancak üç şeydedir: Atta, kadında ve evde.”19

6 Ekim 2020 Salı

Hastalık Bulaşmaması İçin Maske Takmak Şirktir

                     Maske Takmak Neden ve Ne Zaman Şirk Olur?

Ukbe b. Âmir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ تَعَلَّقَ تَمِيمَ ا ة فَلَ أَتَمَّ اللَّ لَهُ وَمَنْ تَعَلَّقَ وَدَعَ ا ة فَلَ

وَدَعَ اللَّ لَهُ

    “Kim temîme takarsa Allah onu tamama erdirmesin. Kim veda’a (deniz kabuğu, boncuk gibi şeyler) takarsa Allah onu korktuklarından emin kılmasın.”1 Diğer bir rivayette şu şekildedir:

22 Mayıs 2020 Cuma

Namaz Esnasında Kur'ân Dışında Dua Edilebilir mi?



Asım b. Humeyd rahimehullah’tan: “Avf b. Malik el-Eşcaî radiyallahu anh dedi ki:


قُمْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْلَةً فَقَامَ فَقَرَأَ سُورَةَ الْبَقَرَةِ لَا يَمُرُّ بِآيَةِ رَحْمَةٍ إِلَّا وَقَفَ فَسَأَلَ وَلَا يَمُرُّ بِآيَةِ عَذَابٍ إِلَّا وَقَفَ فَتَعَوَّذَ قَالَ ثُمَّ رَكَعَ بِقَدْرِ قِيَامِهِ يَقُولُ فِي رُكُوعِهِ سُبْحَانَ ذِي الْجَبَرُوتِ وَالْمَلَكُوتِ وَالْكِبْرِيَاءِ وَالْعَظَمَةِ ثُمَّ سَجَدَ بِقَدْرِ قِيَامِهِ ثُمَّ قَالَ فِي سُجُودِهِ مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ قَامَ فَقَرَأَ بِآلِ عِمْرَانَ ثُمَّ قَرَأَ سُورَةً سُورَةً


“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber gece namazına kalktım. Bakara suresini okudu. Her bir rahmet ayetine geldiğinde duruyor ve istekte bulunuyordu. Her bir azap ayetine geldiğinde duruyor ve sığınıyordu. Sonra rükû etti ve kıyamda durduğu kadar durdu. Rüku’unda şöyle diyordu:


“Kahr ve kudret sa­hibi, izzet ve saltanat sahibi, ululuk ve azamet sahibi olan rabbimi tesbih ve tenzih ederim.” Sonra secde etti, kıyamda durduğu kadar secdede kaldı. Sonra secdelerinde de de aynı şeyleri söyledi. Sonra kalktı, Âl-i İmran suresini ve birer birer sure okudu.”[1]

Şeyh Mukbil b. Hadi Rahimehullah bu hadis için şu başlığı koymuştur: "Namaz esnasında istekte bulunmak ve sığınma duası yapmak. Bu, namazda Kur'ân dışında bir dua yapılmasını yasaklayanlara bir reddiyedir." Camiu's-Sahih (2/197)



[1] Sahih. Ebû Dâvûd (873) Nesâî (1049) Tirmizî Şemail (313) Ahmed (6/24) Firyabi Fadailu’l-Kur’ân (121) Bezzar (7/183) Taberânî (18/61) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (2009) Beyhakî (2/310) İbn Asakir Tarihu Dımeşk (25/244) el-Elbani Sahihu Suneni Ebi Davud (776) Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (716, 1086, 3938, 4567)



13 Mayıs 2020 Çarşamba

Hastalık Bahanesiyle Cuma ve Cemaat Namazlarını İptal Edenlere!


 

“Sağlıklı müslümanların Cuma ve cemaatleri korona hastalığı sebebiyle terk etmeleri caiz midir?


Birincisi: Allah yolunda savaş anında gerçekleşen düşmandan korku halinde dahi cemaatle namaz sakıt olmazken vehmî bir hastalık korkusu sebebiyle nasıl sakıt olabilir? . “Sen de aralarında bulunup onlara namaz kıldırırken onlardan bir kısmı seninle beraber dursun ve silahlarını da alsınlar.” (Nisa 102)

15 Şubat 2020 Cumartesi

Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî'den Suretleri Helal Sayan Ebu Hanzala Habis Bayancuk'a Cevap

Suretleri Helal Sayan Ebu Hanzala Habis Bayancuk'a Cevap

Ebu Hanzala künyeli zındık Habis Bayancuk, ruh taşıyan canlıların suretleri hakkında sorulan soruya tıkıldığı zindandan tahrif dolu bir cevap vermiş. 
Tıpkı eski ve yeni Mu’tezile zındıklarının yaptıkları gibi Sebe suresi 13. Ayetindeki bir müteşabihe tutunuyor. 

19 Ocak 2020 Pazar

Düşman Kapıda Bile Olsa... Hadisinin Sıhhati

Düşman Kapıda Bile Olsa... Hadisinin Sıhhati

Sahih İlmihal adlı çalışmamda zikrettiğim şu rivayetin sıhhati hakkında bilgi talep edildi:

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إن كان الغزو )العدو( عند باب البيت فلا تذهب إليه إلا بإذن أبويك

“Düşman evinin kapısında bile olsa, anne babanın izni ol­maksızın savaşa gitme”[1]

İbrahim Canan''ın Hadise Yaptığı Bâtıl Bir Tercüme Üzerine



Geçtiğimiz yıllarda trafik kazasında ölen Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte tercüme ve şerhinde birçok hadisin tercümesinde hatalar yapmış, şerhlerde ise Said Nursi denilen sapık kelamcının sözlerinden birçok alıntılar yaparak temiz hadisleri kirletmiş, asrın saptırıcı önderlerinden Fethullah Gülen’in kuyruğuna yapışmıştır.