Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

22 Kasım 2017 Çarşamba

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Birçok Müslüman derneklerde toplanma bid’atine ve Suret (video, fotoğraf) gibi pisliklere cevaz verenlere dostluk etmeye devam etmekte, bu fiilleri işleyenlerin dillerindeki tevhide benzeyen sözlerine aldanarak onları tevhid ehli zannetmektedirler.
Bid’at ehli, tevhid ehli değildir!
Sünnette varid olan mescidleri ihya etmeyi bu zaman ve mekana uygun görmeyip dernek gibi alternatifler icat etmekte, hocaları ise sünnetleri ihya için kurulmuş mescitlere “dırar mescidi” tabirini kullanmaktadır. Böylece hocaları (Ebu Said ve diğerleri de dahil) “tagut” ismini hak etmekte, takipçileri ise taguta itaat eden kimseler olmaktadırlar.
Yine âlimleri ve rahipleri rab edinmeyi teklif edercesine, suretlere cevaz veren kimsenin fetvasını öne sürerek; haramı helal saymaya davet eden hocalarının peşinden gitmektedirler.
Derneklerde toplanmaya gelince, Allah Azze ve Celle mescidler hakkında şöyle buyurmuştur:
ﻓِﻲ ﺑُﻴُﻮﺕٍ ﺃَﺫِﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺃَﻥْ ﺗُﺮْﻓَﻊَ ﻭَﻳُﺬْﻛَﺮَ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍﺳْﻤُﻪُ
“ Allah’ın, yüceltilip, içinde isminin zikredilmesine izin verdiği evler ” (Nur 36)
Peki derneklerde Allah’ın zikredilmesine izin veren kimdir?
ﺃَﻡْ ﻟَﻬُﻢْ ﺷُﺮَﻛَﺎﺀُ ﺷَﺮَﻋُﻮﺍ ﻟَﻬُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﻳَﺄْﺫَﻥْ ﺑِﻪِ ﺍﻟﻠَّﻪُ
“ Yoksa onların, Allah’ın izin vermediği şeyleri dinde meşru kılan ortakları mı var ?” (Şura 21)
Nasıl olur da dernekçilerin tevhid ehli olduğu söylenebilir? Dernekçilerin tevhid ehli olduğu söylemek; hakkın bâtıl, bâtılın hak olduğunu söylemek demektir. Tevhid hakkında yanlış bilgilendirme yapan ve hakkı gizleyen hocaları sebebiyle bu yanlış algıya düşmektedirler.
Şirk, uluhiyet ve rububiyet tevhidini bozar. Bid’at ise ittiba tevhidini bozar. Hariciler, Mürcie, Mu'tezile, Sufiler vs. bid'at ehli, nasıl tevhid ehli değiller ise, dernekçi, deyyusiyye, suretçi, mezhepçi, kıyasçı bid'atçiler de tevhid ehli değillerdir.
Allah Azze ve Celle’ye, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in meşru kıldıklarından başkasıyla ibadet edenler tevhid üzere değildirler.
Dernekçiler, deyyusluk ve suret gibi fitnelere hiç karşı çıkmayan, bilakis münkere karşı çıkılmasını eleştiren, bâtılın ve bâtıl ehlinin reddedilmesini üslupsuz gören, kalpleri ters dönmüş kimselerdir.
Bid’atler gibi münkerleri emredip, sünnetler gibi iyilikleri yasaklayanlar münafıklardır:
“ Erkek olsun kadın olsun, bütün münafıklar birbirlerine benzerler. Kötülüğü emredip iyilikten nehyederler ” (Tevbe 67)
“ Münafıklar sana gelince, "şâhidlik ederiz ki sen, Allah'ın Rasûlüsün" derler. Allah da senin kendi Rasûlü olduğunu elbette bilmektedir. Ve şuna da şâhidlik etmektedir ki, münafıklar muhakkak yalancıdırlar. Onlar, yeminlerini bir kalkan edinmişler ve Allah'ın yolundan başkalarını da çevirmişlerdir. Onların yapmış oldukları bu şey ne kötüdür. Bu, onların önce îman, sonra da küfretmiş olmaları dolayısıyladır. Bu yüzden de kalblerinin üzeri mühürlenmiştir; artık hiçbir şey anlamazlar. Onları görünce cisimleri hoşuna gider. Söz söylerlerse sözlerini dinlersin; fakat onlar, sanki elbise giydirilmiş içi boş odun gibidirler. Her sesin, kendi aleyhlerine olduğunu zannederler. Onlar düşmandır; Bu itibarla onlardan uzak dur. Allah onları katletsin. Nasıl olup da haktan döndürülüyorlar ” (Münafıkun 1-4)
Hadis ehlinin; sünnetlerin ihya edildiği, bid’atlerin öldürüldüğü mescidlerine “dırar mescidi” diyen utanmaz bunak! Videolarla çekim yapılan, kilise modelinde seminerler tertip edilen, mezheplere ve taklide davet edilen, kadın-erkek ihtilatı bulunan, deyyusluğa davet edilen, haricilik propagandası yapılan, Bid’at ehlinden beranın unutturulduğu, sünnet ehline düşman olmanın aşılandığı, Müslümanların kanlarının dökülmesine cevaz veren, Mısır’daki ayaklanmayı meşru gösteren, sünnetlerin ihyasına fitne diyen, bütün bu pisliklere rağmen “Selefi” olduklarını söyleyen kimselerin dernekleri “dırar mescidi” hükmüne daha uygun değil mi? Hakkı itiraf etmeye mani olan kibriniz mi? “Hadis ehli” ismini kullanmaktan hiç mi utanmıyor, Allah’tan hiç mi korkmuyorsun?!
Dün Abdullah Yolcu, Ebu Enes, Ebu Erva, Temel Alıcı, Ebu Zerka gibi saptırıcıların selefilik adını kullanarak selefiliği tahrif etmelerine dilsiz şeytan idin, senin sapıklığın ve çirkinliklerin reddedilince dilin çözüldü, “dırar mescidi” demek aklına geldi, hayırdır?

Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî