Bunun anlamı; şer’î
nasların içerdiği emirlerin ve yasakların sadece vahyin nüzulü esnasında
hayatta olanlara yönelik olmasıdır. Yahut onların durumları; üzerlerine Kur’ân’ın
indiği kimselerin haline benzeyen kimselere yöneliktir. Ama onlardan sonra
gelenler ve onların yaşadığı olaylardan farklı şeyler yaşayanlar şer’î nassın
kapsamında değillerdir.
Genel olarak
hayatlarında insanların pozisyonları – bugünkü hayatlarında olduğu gibi – değiştiğinde
nassın içerdiği hükümler emir ve yasak olarak onları ilgilendirmez. Onların,
bunlardan farklı anlayışları din edinmeleri ve bu dini kendileri hakkında doğru
saymaları gerekir. Diğer hükümler ise nüzul zamanındaki muhataplar hakkında doğru
din idi. et-Turabî şöyle diyor: “Bizler talak/boşanma ve evlilik hükümlerine
yeni bir bakış getirmeye, çağdaş toplumsal ilimlerden bu konuda faydalanmaya ve
buna göre miras fıkhını düzenlemeye şiddetle muhtacız…”[1]