Cabir radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Ümmetimden bazıları, günahları sebebiyle azap
görürler ve Allah’ın kalmalarını dilediği kadar bir süre cehennemde kalacaklardır.
Sonra müşrikler onları ayıplayarak:
“Dünyada iken tasdikinizin size bir fayda sağladığını görmüyoruz”
diyecekler. Bunun üzerine Allah Teâlâ cehennemden çıkarmadık hiçbir tevhid ehli
bırakmayacaktır.” Daha sonra Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem:
“İnkâr edenler zaman zaman: “Keşke biz de Müslüman
olsaydık” diye arzu ederler.” (Hicr 2) ayetini okudu.”[1]
İmran b. Husayn radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatiyle
bir topluluk cehennemden çıkarılır ve cennete sokulur, bunlara “Cehennemlikler”
denilir.”[2]
Aynısını Huzeyfe radiyallahu anh de rivayet etmiştir.[3]
Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cehennem’den dört kişi çıkarılır ve Allah’a arz
edilirler. Onların cehenneme götürülmesi emredilir. Onlardan biri döner ve der
ki: “Ya rabbi! Eğer beni oradan çıkarırsan tekrar oraya döndürmeyeceğini umuyordum.”
Bunun üzerine Allah:
“Oraya döndürmeyin” buyurur.”[4]
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennetlikler cennete, cehennemlikler cehenneme
girerler. Sonra Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunanları
cehennemden çıkarın.” Bunun üzerine kararmış bir halde çıkarılırlar ve hayâ – veya hayat – nehrine atılırlar. Selin kenarındaki
tanenin bitmesi gibi orada biterler. Onu görmez misiniz ki; nasıl da sarı
olarak kıvrak bir görünümde çıkar.”[5]
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ben cehennemliklerin Cehennem’den en son çıkacak
olanını ve Cennetliklerin en son Cennet’e girecek olanını iyi biliyorum. Bu zat
cehennemden emekleyerek çıkacak ve Allah Tebareke ve Teâlâ ona:
“Haydi, git, Cennet’e gir” diyecek. Bunun üzerine o zat Cennet’e
gidecek, fakat ona cennet dolmuş gibi görünecek ve dönecek:
“Ey Rabbim! Ben Cennet’i dolmuş buldum” diyecek. Allah
Tebareke ve Teâlâ ona yine:
“Git Cennet’e gir” diyecek. O da gidecek. Fakat ona yine
cennet dolmuş gibi gelecek ve tekrar dönecek: “Ya rabbi! Ben onu dolmuş buldum”
diyecek. Allah ona tekrar:
“Git Cennet’e gir! Zira orada senin için dünya kadar ve
dünyanın on misli yer vardır. Yahut sana dünyanın on misli yer vardır” diyecek.
O zat:
“Melik sen olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? Yahut
benim aklıma mı gülüyorsun?” diyecek.” Ravi dedi
ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in güldüğünü, hatta azı dişlerinin
göründüğünü gördüm. Ashab arasında: “Cennetliklerin en aşağı mertebede olanı bu
zattır” diye söyleniyordu”[6]
Enes b. Malik radıyallahu anh, İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet ediyor: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennete
gireceklerin sonuncusu bir kimsedir ki, bir yüzükoyun düşer, bir onun yüzünü
ateş çarpıp yakar. Nihayet böyle böyle ilerleyerek ateşini sınırına geçtiği
zaman ona döner ve: “Beni senden kurtaran Allah çok yücedir. O, öncekilerden ve
sonrakilerden hiç kimseye vermemiş olduğunu bana vermiştir.” der. Sonra ona bir
ağaç gösterilir. Bunun üzerine:
“Ey
Rabbim! Beni şu ağaca yakınlaştır da gölgesiyle gölgeleneyim, suyundan da
içeyim” der. Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ:
“Ey
Âdemoğlu! Eğer bu dilediğini sana verirsem belki başka bir şeyler daha
istersin” diye buyurur. O da: “Ya Rabbi! İstemem” deyip, bir daha istemeyeceğine
dair yemin eder. Rabbi onu bu nimete karşı sabır kâr olmadığını bildiği için,
onu mazur görür ve onu oraya yanaştırır. O da ağacın gölgesinden gölgelenir ve
oradaki sudan içer. Derken karşısında evvelinkinden daha güzel başka bir ağaç
dikilir. O kul yine:
“Ey Rabbim! Beni şuna da yaklaştır, suyundan içeyim ve gölgesinden İstifade edeyim ve senden başka bir şey istemem” der. Allah Teâlâ da:
“Ey
Âdemoğlu! Sen ondan başkasını istemeyeceğine bana ahid vermedin mi?” diye
buyurup, “Eğer seni ona izin verirsem, belki sen daha başkasını istersen.” der.
Bunun üzerine o adam başka bir şey istemeyeceğine dair rabbine sözler verir.
Onun buna karşı da sabrının olmadığını bildiği için Rabbi yine onu mazur görür.
Onun da gölgesinden istifade edip, suyundan içer. Sonra üçüncüsünde Cennet kapısının
yanı başında, öncekilerden daha güzel bir ağaç görür. Yine:
“Ey
Rabbim! Beni şuna yanaştır da gölgesinden istifade edeyim ve suyundan da
içeyim, diye niyaz eder. Rabbi: “Âdemoğlu! Başkasını istemeyeceğine dair bana
ahid vermedin mi?” diye serzenişte bulunur. O kimse:
“Evet,
şunu da, artık başkasını istemem” der. Ona karşı da sabrı olmadığını bildiği
için Rabbi kendisini mazur görür ve onu oraya
yanaştırır. Fakat bu son ağaca yaklaştığı vakit cennet ehlinin seslerini duyar
ve: “Ya Rabbi! Ne olur beni oraya sok!” diye istirhamda bulunur. Bu sözü
üzerine Allah Teâlâ:
“Ey Âdemoğlu! Senin dilediklerinden beni kurtaracak
nedir? Sana bütün dünyayı verir, ona bir mislini daha katarsam buna razı olur
musun?” diye buyurur. O da: “Ey Rabbim! Sen âlemlerin rabbi iken, benimle alay
mı ediyorsun?” der ve bu ihsana şaşırıp kalır.”
Bunu söylerken İbn Mesud güldü ve:
“Benim niçin güldüğümü sorsanıza?” dedi. “Niçin
gülüyorsun?” diye sordular. Dedi ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de
böyle gülmüştü. “Ey Allah’ın rasulü! Niçin gülüyorsun?” diye sordukları vakit
buyurdu ki:
“O kimse: “Sen âlemlerin rabbi iken benimle alay mı ediyorsun?”
dediğinde Âlemlerin Rabbinin gülmesine güldüm” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ
ona:
“Ben seninle alay etmiyorum, lâkin Ben istediğime Kâdir
olanım” diye buyurur.”[7][8]
[1]
Hasen.
Taberânî Evsat (5146) Nesâî Tefsir (s.291) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (11271) el-Lalekai
İtikad (2052) İbn Merduye İntika (152) Mukbil b. Hadi Camiu’s- Sahih (627,
4152, 4427)
[2]
Sahih.
Buhârî (6566)
[3]
Muslim'in
şartına göre sahih: Tayalisi (420) Ahmed (5/391, 402) İbn Ebi Asım es-Sunne (861) İbn
Huzeyme Tevhid (542) Acurri eş-Şeria (805) el-Lalekai İtikad (2080) Mehamili
Emali (420) Beyhakî el-Ba’s (521-522)
[4]
Sahih.
Muslim (192) Ahmed (3/221, 285) Ebû Ya'lâ (6/99) Bezzar (14/7) Abd b. Humeyd
(1310) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (2/315)
[5] Sahih.
Buhârî (22) Muslim (184)
[6] Sahih
Buhârî (6571, 7511) Muslim (186)
[7] Sahih.
Muslim (187)
[8] Sahih
Hadisler Külliyatı (8/661-667) Te’lif : Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî