Kelamcılar ile kastedilen: Kur’ân ve sünnet naslarına akılla te’vilde bulunan, Allah Teâlâ’nın isim ve sıfatları ile ilgili konularda delilsiz yorumlarda bulunan, sahabenin susup teslim oldukları konuda susmayan, haber-i vahidi hüccet saymayan kimselerdir. Kitap ve sünnetten kendilerine delil getirildiğinde, ona felsefî metotlarla açıklama getirenler, “Bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında böyleydi, şimdi biz başka şeye uyabiliriz” diyenler ve buna benzer aklî te’villerle naslara muhalefet edenler de yine bu kelamcılardandır. Şu ayet onları reddetmektedir:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ
اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
“Ey îman edenler! Allah'ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin. Allah'tan
korkun.” (Hucurat 1)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem Huzeyl kabilesinden birbiriyle vuruşan iki kadın hakkında hükmetti.
Bunlardan biri hamile olan diğerine taş atarak onun karnındaki çocuğu öldürmüştü.
Davalaşarak Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiler. O da karnındaki çocuk
için bir diyet ile erkek veya kadın köle olarak gurreye hükmetti. Borçlu duruma
düşen kadının yakını şöyle dedi: “Ey Allah’ın rasulü! İçmeyen, yemeyen,
konuşmayan ve ağlamayan bir çocuk için nasıl tam diyet borçlanırız?” Bunun
üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu ancak kâhinlerin kardeşlerindendir.”[1]
Alî b. Ebî Tâlib radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem bir gece kızı Fatıma’nın kapısını çaldı ve
“İkiniz (gece) namazı kılmıyor musunuz?” buyurdu. Ben:
“Ey Allah’ın rasulü! Nefislerimiz Allah’ın elindedir. Bizi
uyandırmayı dilerse uyandırır” dedim. Bunu söylememiz üzerine Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem oradan ayrıldı. Sonra geri dönüp giderken dizine
vurarak şöyle dediğini işittim:
“Zaten insan pek mücadeleci bir şeydir.”[2]
Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh şöyle demiştir: “Sizleri, insanların
çıkardıkları bid’atlerden sakındırırım! Zira din kalplerden bir seferde gitmez.
Lakin şeytan, kişinin kalbinden iman çıkıncaya kadar ona bid’atler çıkarır.
İnsanların, Allah’ın kendilerine yükümlü kıldığı namaz, oruç, helal, haram gibi
farzları terk edip, Rableri Azze ve Celle hakkında konuşmaya başlamaları
yakındır. Kim bu zamana yetişirse kaçsın.” Denildi ki:
“Ey Ebû Abdirrahman! Nereye kaçalım?” Dedi ki:
“Nereye değil! Kalbiyle ve diniyle kaçsın. Bid’at ehlinden kimseyle
oturmasın.”[3]
Ebu Reca dedi ki: Yunus b. Süleyman es-Sekatî’den işittim – o
güvenilir idi – şöyle dedi:
“Bir meseleye baktığımda o hususta hadis ve re’y vardı. Hadiste
Rabb Teâlâ’nın rububiyetinin, celalinin, azametinin, arşın, cennetin ve
insanların sıfatının, peygamber ve rasullerin, helal ve haramın, akrabalık
bağlarını gözetmeye teşvikin zikredildiğini ve bütün hayırların onda
toplandığını gördüm. Re’ye baktığımda ise tuzak, aldatma, hileler, akrabalık
bağlarını koparmak ve bütün kötülüklerin onda toplandığını gördüm.”[4]
Harun er-Reşid dedi ki: “Mürüvvet hadis ashabındadır. Kelam
Mutezile’dedir. Yalan ise Rafızilerdedir.”[5]
İmam Ahmed şöyle dedi: “Kelamcı asla iflah olmaz.”[6]
Ebu Sevr ve el-Huseyn b. Ali dediler ki: “Şafiî’nin şöyle dediğini
işittik:
“Kelamcılar hakkındaki hükmüm onlara değnekle vurulması, develere
bindirilip aşiret ve kabilelerde dolaştırılarak: “Bu kitap ve sünneti terk edip
kelamı alanın cezasıdır” diye nida edilmesidir.”[7]
Yine imam Şafii şöyle demiştir: “Kelama dalıp da kurtulan bir kimse
yoktur.”[8]
Ebu’l-Hâris şöyle dedi: “Ebû Abdillah’a (Mâlik b. Enes’e) şöyle sordum:
“Burada Cehmiyye ile tartışan, onların hatalarını açıklayan ve
onlara meseleleri araştıran birisi var, görüşün nedir?” Şöyle dedi:
“Bu hevâlar hakkında herhangi bir şey konuşmak taraftarı değilim.
Birinin onlarla tartışmasını da uygun görmem. Muaviye b. Kurra
şöyle demiyor mu?:
“Tartışmak amelleri boşa çıkarır. Düşük bir konuşmadır. Hayra sebep
olmaz. Kelâmcı iflâh olmaz. Tartışma ve kelâm ehlinden uzak durunuz. Sizlere
sünnetleri ve sizden önceki ilim ehlinin üzerinde durdukları şeyi tavsiye
ederim. Şüphesiz onlar kelâmı, bid’at ehli hakkında konuşmaya dalmayı ve
onlarla beraber oturmayı çirkin görürlerdi. Selâmet ancak bunların terk
edilmesindedir. Sapıklık ehliyle tartışmak ve münakaşa etmekle emrolunmadık.
Muhakkak ki selâmet bundadır.”[9]
İmam Malik dedi ki: “Sizleri bidatlerden sakındırırım.” Denildi ki:
“Ey Ebu Abdillah! Bid’atler nedir? Dedi ki:
“Bidat ehli Allah’ın isimleri ve sıfatları, kelamı, ilmi ve kudreti
hakkında konuşurlar, fakat sahabe ile onlara en güzel şekilde uyan tabiinin
sustuğu yerde susmazlar.”[10]
Abdurrahman b. Mehdi şöyle dedi: “İmam Malik’in yanına girdiğimde
bir adam Kur’ân hakkında bir şey soruyordu. Malik dedi ki:
“Galiba sen Amr b. Ubeyd’in arkadaşlarındansın. Allah Amr’a lanet
etsin. Zira o şu kelam bidatini çıkardı. Şayet kelam ilim olsaydı sahabe ve
tabiin, hükümler ve kurallar hakkında konuştukları gibi bu konuda da
konuşurlardı. Lakin batıl ancak batıla götürür.”[11]
Yine İmam Malik şöyle demiştir: “Dini kelam ile talep eden zındıklaşır”[12]
Ebu Yusuf şöyle demiştir: “İlmi, kelam ile talep eden zındıklaşır”[13]
Abdurrahman b. Mehdî rahimehullah şöyle demiştir: “Kelamı öğrenen kimsenin
sonu zındıklaşmaktır.”[14]
Ebu Zur’a rahimehullah şöyle demiştir: “Dini kelam ile talep eden sapar.”[15]
Ebu Amr b. Matar şöyle demiştir: “İbn Huzeyme’ye isimler ve
sıfatlar hakkında konuşmak (Kelam) soruldu. Dedi ki:
“Bu sonradan çıkarılmış bir bidattir. Malik, Sufyan, el-Evzaî,
Şafii, Ahmed, İshak, Yahya b. Yahya, İbnu’l-Mubarek, Muhammed b. Yahya, Ebu
Hanife, Muhammed b. el-Hasen, Ebu Yusuf gibi Müslümanların imamları bu konuda
konuşmazlar, kelama dalmaktan yasaklarlardı. Onlar arkadaşlarına kitap ve
sünneti gösteriyorlardı. Sen de kelamdan ve onların kitaplarına bakmaktan
sakın!”[16] [17]
[1] Sahih.
Buhârî (5758) Muslim (1681, 36)
[2] Sahih.
Buhârî (1127, 7347, 7465) Muslim (775)
[3] El-Lâlekâî
(1/121) el-Esbahanî, el-Hucce Fî Beyani’l-Mahacce (1/339) Benzeri: Darimi
(1/71)
[4] Şerafu
Ashabi’l-Hadis (161)
[5] Şerafu
Ashabi’l-Hadis (167) Suyuti Savnu’l-Mantık (s.146)
[6] İbn
Abdilberr Camiu Beyani’l-İlm (2/95) İbn Kudame Tahrimu’n-Nazar (s.41) Suyuti
Savnu’l-Mantık (128) İbnu’l-Cevzi Telbisu İblis (s.83)
[7] Şerafu
Ashabi’l-Hadis (168) Beyhaki Menakibu’ş-Şafii (1/462) İbn Ebi Hatim Adabu’ş-Şafii
(s.186) İbn Asakir Tebyinu Kizbi’l-Mufteri (335) Ebu Nuaym Hilye (9/116) İbn
Abdilberr el-İntika (s.80)
[8] İbnu’l-Muberred,
Cemu’l-Cuyuş (57)
[9] İbn
Batta, el-İbâne (2/539).
[10] İbnu’l-Muberred,
Cemu’l-Cuyuş (no 31)
[11] İbnu’l-Muberred,
Cemu’l-Cuyuş (no:33)
[12] İbnu’l-Muberred,
Cemu’l-Cuyuş (no:32)
[13] İbn
Kuteybe, Te’vilu Muhtelef (43) İbn Asakir Tebyinu Kizbi’l-Mufteri (333) Hatib
Şerafu Ashabi’l-Hadis (4) Suyuti Savnu’l-Mantık (60)
[14] İbnu’l-Muberred,
Cem’ul-Cuyuş (48)
[15] İbnu’l-Muberred
Cem’u’l-Cuyuş (97)
[16] İbnu’l-Muberred,
Cemu’l-Cuyuş (98)
[17] Bizden
Olmayanlar (795-798) Te’lif: Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî