Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den
rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medine’lilerin
(Nevruz günü ile Mihricân günü diye) oynayıp eğlendikleri iki günleri vardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bu günler nedir?” diye sordu. Medineliler:
“Biz (İslâm'dan önce), câhiliyet
devrinden beri bu günlerde eğleniriz” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Allah size, o iki günün
yerine (dünya ve âhirette) daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban Bayramı ile Ramazan
Bayramı’nı vermiştir.”[1]
Abdullah b. Amr radıyallahu
anhuma'dan rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Her kim, acemlerin ülkesinden
geçerse (başka bir rivâyette: Müşriklerin diyârında ikâmet ederse), onlarla
beraber onların Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutlar ve ölünceye kadar bu hâl
üzere onlara benzerse, kıyâmet günü onlarla beraber haşrolur."[2]
Ömer b. El-Hattâb radıyallahu anh’den
rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Bayram günlerinde,
kiliselerinde müşriklerin yanlarına girmeyin. Çünkü Allah'ın lâneti, onların
üzerlerine inmektedir.”[3]
Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh
yine şöyle demiştir: "Bayramlarına katılma konusunda Allah'ın
düşmanlarından kaçının (onlardan uzak durun).”[4]
Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh
şöyle demiştir: “Allah’ın düşmanları olan Yahudi ve Hristiyanların
bayramlarından sakının. Zira onların bir araya geldikleri yerlerde üzerlerine
gazap iner, size de isabet etmesinden korkarım. Onların dil üsluplarını
öğrenmeyin. Aksi halde ahlakınız onların ahlakına döner.”[5]
Amr b. el-Haris’ten: “Birisi İbn
Mes’ud radıyallahu anh’ı bir düğün yemeğine davet etti. İbn Mesud radıyallahu
anh oraya gidince eğlence sesi işitti ve girmeden geri döndü. Neden döndüğü
sorulunca şöyle dedi: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
işittim:
“Kim bir topluluğun kalabalığını
artırırsa onlardandır. Kim bir topluluğun amelinden razı olursa onu işleyene ortak
olur.”[6]
Abdurrahman b. Ziyad şöyle dedi: “Ebu
Zerr el-Gıfari radıyallahu anh bir düğün yemeğine davet edildi. Oraya
gittiğinde eğlence sesleri işitti ve geri döndü. Ona:
“Girmeyecek misin?” denilince:
“Ben bazı sesler işittim. Kim bir
topluluğun kalabalığını artırırsa onun ehlinden olur. Kim bir amelden razı
olursa onu işleyene ortak olur” dedi.”[7]
Enes b. Malik radıyallahu anh’den:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir topluluğun karartısını
(kalabalığını) artırırsa onlardandır.”[8]
Urs b. Umeyra el-Kindî radıyallahu
anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yeryüzünde bir günah
işlenildiğinde orada bulunup da bundan nefret eden orada bulunmamış gibidir.
Kim de orada olmadığı halde razı olursa, ona şahit olmuş gibidir.”[9] Aynısı
İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir.[10]
İlim ehlinin icmaı ile Müslümanın,
yılbaşı gibi dini bayramlarında kâfirlerle bir araya gelmesi ve bu bayramlara
iştirak etmesi caiz değildir. Zira bunda onların yaptıklarına razı olmak ve
yardım etmek söz konusudur. Nitekim Allah Teâla şöyle buyurmuştur:
“Günâh işlemek ve düşmanlık etmek
için yardımlaşmayın.” (Maide 2) Şüphe yok ki, onların batıl bayramlarına
katılmak; günahta yardımlaşmak olup haramdır.[11]
El-Kettani, şöyle der: “İlim ehli,
dinlerinin şiarlarında onlarla beraber bulunmanın caiz olmadığında ittifak
etmişlerdir.
Abdulmelik b. Habib, el-Vadıha’da
dedi ki: İbnu’l-Kasım’a Hristiyanların bayramlarını kutlamak için bindikleri
gemiye binmenin hükmü soruldu. Üzerinde toplandıkları şirklerinden dolayı
üzerlerine gazap inmesinden korkulacağından bunu çirkin gördü ve bunun onların
dinlerine ta’zim anlamına gelip şirklerinde yardım etmek olduğunu belirtti…
Bunun Malik ve diğer âlimlerin görüşü olduğunu söyledi. Bu konuda ihtilaf eden
kimse bilmiyorum.”[12]
Yine ilim ehlinin icmaı ile bu
bayramlarında onları kutlamak ve dünyevi bayramlarında bulunup kutlamak da
haramdır. Zira bunlar bizim dinimizde bid’at ve haram olan bayramlardır. Yine
içinde dini veya dünyevi bayram olan bu günleri bayram (tatil, kutlama günü)
yapmak da haramdır. Zira bu yasaklanan benzemedendir.[13]
İbn Kayyım şöyle der: “Onları
kendilerine has, küfür şiarlarında kutlamak ittifakla haramdır. Mesela
bayramlarında ve oruçlarında “Tebrik ederim, bayramınız kutlu olsun” ve buna
benzer sözler söylemede olduğu gibi. Bunu söyleyen kimse küfürden selamette
kalsa bile bu yaptığı haramdır. Bu tıpkı puta secde etmelerini kutlamak
gibidir.”[14]
Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle
demiştir: “Müşriklerin yaptıklarına bizzat katılsa da katılmasa da, onları bu
şekilde kutlamak haramdır. Eğer biz onları bayramlarında kutlarsak bizim de
onlardan farkımız kalmaz. Zira o bizim bayramımız değildir. Bu Allah’ın razı
olduğu bir bayram değildir. Bunu ister dinlerinden bir bid’at olarak uydurmuş
olsunlar, isterse dinlerine göre meşru olsun fark etmez, İslam bunları nesh etmiş,
ortadan kaldırmıştır…
Müslümanın bu gibi bayramlar
münasebetiyle yapılan davete icabet etmesi de haramdır. Zira onlara iştiraki
ifade etmesinden dolayı, bu onları kutlamanın en ileri boyutudur. Yine
Müslümanların kafirlere benzemeleri, bu münasebetle törenlerine katılmaları,
hediye alıp vermeleri, tatlı veya yemek dağıtmaları, tatil yapmaları haramdır…
Her kim bunlardan birini yaparsa
günahkârdır. İster güzel muamele için, ister sevgiden dolayı, ister
çekindiğinden dolayı veya isterse başka bir sebeple yapmış olsun, durum
değişmez. Zira bu, Allah’ın dininde taviz vermek ve müdahenede bulunmak olup,
kâfirlerin nefislerini dinleriyle övünmelerinde desteklemektir.”[15][16]
[1]
Sahih. Ebu
Davud (1134) Nesai (1556) el-Elbani es-Sahiha (2021)
[2]
Sahih mevkuf. Beyhakî (9/234) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul
(1/255) Dulabi el-Kuna (3/1048) İbn Kayyım, Ahkamu Ehli’z-Zimme (1/723-724)
[3]
Sahih mevkuf. Abdurrazzak (1/411) Beyhaki (9/234) Beyhaki Şuab (7/43)
Ebu’l-Kasım el-Hurafi, Fevaid (no:24)
[4]
Sahih mevkuf. Buhari Tarih (4/14) Beyhakî (9/234)
[5]
Sahih mevkuf. Beyhaki Şuabu’l-İman (7/43) Makrizi el-Mevaiz ve’l-İtibar
(1/330) İbn Kesir Musnedu’l-Faruk (2/494)
[6]
Sahih. Deylemi
(5621) eş-Şenterini, ez-Zahire Fi Mehasini Ehli’l-Cezire (4/777) Zehebi,
Teşbihu’l-Hamis (s.17) Ebu Ya’lâ’dan naklen: Fethu’l-Bari (13/37) Zeylai
Nasbu’r-Raye (4/346) Metalibu Aliye (1660) Busayrî İthaf (3297/1) Ali b. Ma’bed’in
Kitabu’t-Taat ve’l-Ma’siyet’inden naklen; İbn Hacer, ed-Diraye (1015) Keşfu’l-Hafa
(2588)
[7] Munkatı. İbnu’l-Mubarek, Kitabu’z-Zuhd (42)
Begavi Şerhu’s-Sunne (9/149) ez-Zeylaî Nasbu’r-Raye (4/346) Abdurrahman b.
Ziyad ile Ebu Zerr radıyallahu anh arasında inkıta vardır.
[8]
Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (10/40) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1464) Ebu
Amr el-Buhayri, Fevaidu’l-Muntabe Li’l-Mahledî (el yazma no:788) el-Elbani ed-Daife
(4608) isnadında el-Haris b. en-Numan ve Said b. Umare zayıftır.
[9]
Hasen. Ebu
Davud (4345-46) Taberani (17/139) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/169) İbn Kani
Mucem (850) Fesevi Meşyeha (171)
[10]
Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/484) Beyhaki (7/266) el-Uşeyb Cüz
(no:27) İbn Dust, Emaliyu’n-Neccad (el yazma no: 8) Busayri, İthaf (3297/2)
[11] İktizau’s-Sırati’l-Mustakim (1/424-488, 2/514-570) el-Adabu’ş-Şer’iyye
(1/431-433) bkz.: İbn Cerir, Kurtubi ve Suyuti Tefsirlerinde Furkan suresi 72.
Ayetinin tefsiri. Şeyh Muhammed b. Useymin Mecmuu Fetava (3/32, 33) Şeyh
İbrahim el-Hukayl A’yadu’l-Kuffar (s.100) el-Muvalat ve’l-Muadat (2/732-737)
en-Nevakidu’l-Kavliyye ve’l-Ameliyye (s.373-376)
[12]
ed-Devahiyu’l-Mudhiye (s.85)
[13]
El-İktiza (1/426-640, 2/581-616) Şeyh Abdulaziz
b. Baz Fetava (s.894) el-Vela ve’l-Bera (s.331).
[14] Ahkamu Ehli’z-Zimme’de (1/162)
[15]
Mecmuu Fetava (3/45, 46)
[16]
Bizden Olmayanlar (365-368) Te’lif: Ebû Muâz
Seyfullah el-Çubukâbâdî