Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

27 Aralık 2024 Cuma

Başkalarının Bayramlarına, Festivallerine ve Özel Günlerine Katılanlar Bizden Değildir


Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medine’lilerin (Nevruz günü ile Mihricân günü diye) oynayıp eğlendikleri iki günleri vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Bu günler nedir?” diye sordu. Medineliler:

“Biz (İslâm'dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine (dünya ve âhirette) daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramı’nı vermiştir.”[1]

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma'dan rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

"Her kim, acemlerin ülkesinden geçerse (başka bir rivâyette: Müşriklerin diyârında ikâmet ederse), onlarla beraber onların Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutlar ve ölünceye kadar bu hâl üzere onlara benzerse, kıyâmet günü onlarla beraber haşrolur."[2]

Ömer b. El-Hattâb radıyallahu anh’den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

"Bayram günlerinde, kiliselerinde müşriklerin yanlarına girmeyin. Çünkü Allah'ın lâneti, onların üzerlerine inmektedir.”[3]

Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh yine şöyle demiştir: "Bayramlarına katılma konusunda Allah'ın düşmanlarından kaçının (onlardan uzak durun).”[4]

Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh şöyle demiştir: “Allah’ın düşmanları olan Yahudi ve Hristiyanların bayramlarından sakının. Zira onların bir araya geldikleri yerlerde üzerlerine gazap iner, size de isabet etmesinden korkarım. Onların dil üsluplarını öğrenmeyin. Aksi halde ahlakınız onların ahlakına döner.”[5]

Amr b. el-Haris’ten: “Birisi İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı bir düğün yemeğine davet etti. İbn Mesud radıyallahu anh oraya gidince eğlence sesi işitti ve girmeden geri döndü. Neden döndüğü sorulunca şöyle dedi: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onlardandır. Kim bir topluluğun amelinden razı olursa onu işleyene ortak olur.”[6]

Abdurrahman b. Ziyad şöyle dedi: “Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh bir düğün yemeğine davet edildi. Oraya gittiğinde eğlence sesleri işitti ve geri döndü. Ona:

“Girmeyecek misin?” denilince:

“Ben bazı sesler işittim. Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onun ehlinden olur. Kim bir amelden razı olursa onu işleyene ortak olur” dedi.”[7]

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kim bir topluluğun karartısını (kalabalığını) artırırsa onlardandır.[8]

Urs b. Umeyra el-Kindî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Yeryüzünde bir günah işlenildiğinde orada bulunup da bundan nefret eden orada bulunmamış gibidir. Kim de orada olmadığı halde razı olursa, ona şahit olmuş gibidir.”[9] Aynısı İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir.[10]

İlim ehlinin icmaı ile Müslümanın, yılbaşı gibi dini bayramlarında kâfirlerle bir araya gelmesi ve bu bayramlara iştirak etmesi caiz değildir. Zira bunda onların yaptıklarına razı olmak ve yardım etmek söz konusudur. Nitekim Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

Günâh işlemek ve düşmanlık etmek için yardımlaşmayın.” (Maide 2) Şüphe yok ki, onların batıl bayramlarına katılmak; günahta yardımlaşmak olup haramdır.[11]

El-Kettani, şöyle der: “İlim ehli, dinlerinin şiarlarında onlarla beraber bulunmanın caiz olmadığında ittifak etmişlerdir.

Abdulmelik b. Habib, el-Vadıha’da dedi ki: İbnu’l-Kasım’a Hristiyanların bayramlarını kutlamak için bindikleri gemiye binmenin hükmü soruldu. Üzerinde toplandıkları şirklerinden dolayı üzerlerine gazap inmesinden korkulacağından bunu çirkin gördü ve bunun onların dinlerine ta’zim anlamına gelip şirklerinde yardım etmek olduğunu belirtti… Bunun Malik ve diğer âlimlerin görüşü olduğunu söyledi. Bu konuda ihtilaf eden kimse bilmiyorum.”[12]

Yine ilim ehlinin icmaı ile bu bayramlarında onları kutlamak ve dünyevi bayramlarında bulunup kutlamak da haramdır. Zira bunlar bizim dinimizde bid’at ve haram olan bayramlardır. Yine içinde dini veya dünyevi bayram olan bu günleri bayram (tatil, kutlama günü) yapmak da haramdır. Zira bu yasaklanan benzemedendir.[13]

İbn Kayyım şöyle der: “Onları kendilerine has, küfür şiarlarında kutlamak ittifakla haramdır. Mesela bayramlarında ve oruçlarında “Tebrik ederim, bayramınız kutlu olsun” ve buna benzer sözler söylemede olduğu gibi. Bunu söyleyen kimse küfürden selamette kalsa bile bu yaptığı haramdır. Bu tıpkı puta secde etmelerini kutlamak gibidir.”[14]

Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle demiştir: “Müşriklerin yaptıklarına bizzat katılsa da katılmasa da, onları bu şekilde kutlamak haramdır. Eğer biz onları bayramlarında kutlarsak bizim de onlardan farkımız kalmaz. Zira o bizim bayramımız değildir. Bu Allah’ın razı olduğu bir bayram değildir. Bunu ister dinlerinden bir bid’at olarak uydurmuş olsunlar, isterse dinlerine göre meşru olsun fark etmez, İslam bunları nesh etmiş, ortadan kaldırmıştır…

Müslümanın bu gibi bayramlar münasebetiyle yapılan davete icabet etmesi de haramdır. Zira onlara iştiraki ifade etmesinden dolayı, bu onları kutlamanın en ileri boyutudur. Yine Müslümanların kafirlere benzemeleri, bu münasebetle törenlerine katılmaları, hediye alıp vermeleri, tatlı veya yemek dağıtmaları, tatil yapmaları haramdır…

Her kim bunlardan birini yaparsa günahkârdır. İster güzel muamele için, ister sevgiden dolayı, ister çekindiğinden dolayı veya isterse başka bir sebeple yapmış olsun, durum değişmez. Zira bu, Allah’ın dininde taviz vermek ve müdahenede bulunmak olup, kâfirlerin nefislerini dinleriyle övünmelerinde desteklemektir.”[15][16]



[1] Sahih. Ebu Davud (1134) Nesai (1556) el-Elbani es-Sahiha (2021)

[2] Sahih mevkuf. Beyhakî (9/234) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (1/255) Dulabi el-Kuna (3/1048) İbn Kayyım, Ahkamu Ehli’z-Zimme (1/723-724)

[3] Sahih mevkuf. Abdurrazzak (1/411) Beyhaki (9/234) Beyhaki Şuab (7/43) Ebu’l-Kasım el-Hurafi, Fevaid (no:24)

[4] Sahih mevkuf. Buhari Tarih (4/14) Beyhakî (9/234)

[5] Sahih mevkuf. Beyhaki Şuabu’l-İman (7/43) Makrizi el-Mevaiz ve’l-İtibar (1/330) İbn Kesir Musnedu’l-Faruk (2/494)

[6] Sahih. Deylemi (5621) eş-Şenterini, ez-Zahire Fi Mehasini Ehli’l-Cezire (4/777) Zehebi, Teşbihu’l-Hamis (s.17) Ebu Ya’lâ’dan naklen: Fethu’l-Bari (13/37) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/346) Metalibu Aliye (1660) Busayrî İthaf (3297/1) Ali b. Ma’bed’in Kitabu’t-Taat ve’l-Ma’siyet’inden naklen; İbn Hacer, ed-Diraye (1015) Keşfu’l-Hafa (2588)

[7] Munkatı. İbnu’l-Mubarek, Kitabu’z-Zuhd (42) Begavi Şerhu’s-Sunne (9/149) ez-Zeylaî Nasbu’r-Raye (4/346) Abdurrahman b. Ziyad ile Ebu Zerr radıyallahu anh arasında inkıta vardır.

[8] Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (10/40) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1464) Ebu Amr el-Buhayri, Fevaidu’l-Muntabe Li’l-Mahledî (el yazma no:788) el-Elbani ed-Daife (4608) isnadında el-Haris b. en-Numan ve Said b. Umare zayıftır.

[9] Hasen. Ebu Davud (4345-46) Taberani (17/139) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/169) İbn Kani Mucem (850) Fesevi Meşyeha (171)

[10] Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/484) Beyhaki (7/266) el-Uşeyb Cüz (no:27) İbn Dust, Emaliyu’n-Neccad (el yazma no: 8) Busayri, İthaf (3297/2)

[11] İktizau’s-Sırati’l-Mustakim (1/424-488, 2/514-570) el-Adabu’ş-Şer’iyye (1/431-433) bkz.: İbn Cerir, Kurtubi ve Suyuti Tefsirlerinde Furkan suresi 72. Ayetinin tefsiri. Şeyh Muhammed b. Useymin Mecmuu Fetava (3/32, 33) Şeyh İbrahim el-Hukayl A’yadu’l-Kuffar (s.100) el-Muvalat ve’l-Muadat (2/732-737) en-Nevakidu’l-Kavliyye ve’l-Ameliyye (s.373-376)

[12] ed-Devahiyu’l-Mudhiye (s.85)

[13] El-İktiza (1/426-640, 2/581-616) Şeyh Abdulaziz b. Baz Fetava (s.894) el-Vela ve’l-Bera (s.331).

[14] Ahkamu Ehli’z-Zimme’de (1/162)

[15] Mecmuu Fetava (3/45, 46)

[16] Bizden Olmayanlar (365-368) Te’lif: Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî