Yahudi fizikçi
İsaac Newton’ın yer çekimi teorisi konusunda söylediği şeyler, etkiyi kâinatın
kendisine nispet etmeyi ve kâinatın ezeli ve ebedi olduğu iddiasını içermesi
bakımından sapıklık ve şirktir.
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي
الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ
اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ
لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
“Görmüyor musun, Allah, yeryüzündeki her şeyi ve kendi emriyle denizde yüzen gemileri size boyun eğdirmiştir. Keza izni olmaksızın yer üzerine düşmemesi için göğü de tutmaktadır.” (Hac 65)
İbn Kesir
şöyle demiştir: “Buyruğu olmadıkça, göğü yerin üzerine düşmemesi için O tutar.”
Şayet dileyip göğe izin vermiş olsaydı, yeryüzüne düşer ve ondakileri helak
ederdi. Fakat lütfu, rahmeti ve kudretinden olarak göğü buyruğu olmadıkça
yeryüzüne düşmemesi için O tutar.”[1]
اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ
تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ
اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً
“Yerlerinden
oynamamaları için gökleri ve yeri Allah tutmaktadır. Onlar yerlerinden oynarsa,
Allah'tan başka hiç kimse onları tutamaz.” (Fatır 41)
Allah Teâlâ şu
ayette, kullarına onları yeryüzünde mekân tutmalarını sağlayarak nimette
bulunduğunu zikrediyor:
وَلَقَدْ مَكَّنَّٰهُمْ
فِيمَآ إِن مَّكَّنَّٰكُمْ فِيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَٰرًا
وَأَفْـِٔدَةً فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَآ أَبْصَٰرُهُمْ وَلَآ
أَفْـِٔدَتُهُم مِّن شَىْءٍ إِذْ كَانُوا۟ يَجْحَدُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ
وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
“Oysa
onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik. Onlara, kulaklar,
gözler ve kalpler vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri ve ne de kalpleri
onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay
ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi.” (Ahkaf 26)
هُوَ الَّذ۪ي يُسَيِّرُكُمْ
فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ
“Sizi
karada ve denizde yürüten O'dur” (Yunus 22)
وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ
وَالْقَمَرَ دَٓائِبَيْنِۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ
“Yörüngelerinde
biteviye hareket eden güneşi ve ayı, gece ile gündüzü, sizin istifadenize sunan
(Allah’tır)” (İbrahim 33)
Fizik
felsefecilerinin teorilerine aldananlar, Allah Teâlâ’nın rububiyetine kâinatı
ve yer çekimini ortak koşmaya başlıyorlar. İşte karşı çıktığımız şey, bu
cazibe/çekim denilen kuvvetin “ezelî ve ebedî” diye nitelenerek Allah’a ortak
koşulan tabiate nispet edilmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
اَلَمْ يَرَوْا اِلَى
الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
“Gök
boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğmiş kuşu görmüyorlar mı? Onları Allah'tan
başka hiçbir şey orada tutmaz. Bunda da îman eden kimseler için ibretler
vardır.” (Nahl 79)
Yerçekimi
teorisinin batıl olduğunu gösteren diğer ayetler de şunlardır:
يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ
السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ
مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ
“Gökten
yere bütün işleri O tanzim eder; sonra sizin saydığınızla süresi bin sene olan
bir günde işler, O'na yükselir” (Secde 5)
يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي
السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ
“Göklerde
ve yerde olan herkes O'ndan ister. O da her gün bir iştedir.” (Rahman 29)
İlahî tedbir,
bize üzerimizden gelmektedir. Zira Allah Teâlâ arş üzerine istiva etmiştir.
Yerçekimi ise yerin içindendir. Bu teori sahiplerinin iddialarının batıl
oluşuna bu yeter. Şayet yer çekimi iddiası doğru kabul edilirse, Allah
Teâlâ’nın insanlar için arşı üzerinden tedbiri inkâr edilmiş olur! Bu da Allah’ın
varlığını inkâr demektir. Buna dikkat edilsin! Yine yerçekimin olmadığını
gösteren hususlardan birisi, yağmur yağdığı ve bitkiler çıktığı zaman yerin
yarılmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ ﴿١١﴾ وَالْاَرْضِ
ذَاتِ الصَّدْعِۙ ﴿١٢﴾
“Dönüşü
olan göğe ve yarılan yere yemin ederim” (Tarık 11-12)
Şüphe: “Biz
yerçekimin de Allah’tan olduğunu söylüyoruz. Buna neden karşı çıkılıyor?” Bu
şüphenin cevabı şöyledir:
1- Bizler
yerden çekenin Allah Teâlâ olduğunu söylemek için şer’î bir delile muhtacız.
Böyle bir delil yoktur.
2- Bizler
kendi sapıklıklarını ispat etmeye çalışan kâfirlerin teorilerini doğru kabul
edemeyiz. Bundan Allah’a sığınırız.
3- Mahlûkatta
tabiat ve kuvvetin bulunduğu doğrudur. Lakin bunun böyle olması, kuruntu ve
tahminlerin gerçek olduğunu ispat etmez. Bu ancak şer’ân ve aklen muteber
delillerle ispatlanabilir.[2][3]