Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

1 Haziran 2018 Cuma

Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî'den İhvanu’l-Muflisin’in Fikir Adamlarının Çarpık Görüşlerine Reddiye -4-

İhvanu'l-Muflisin'in Fikir Adamlarının Çarpık Görüşleri -4-

3- Seyyid Kutub

a- Allah’ın kelamını musiki ve ezgi nameleri olarak açıklaması.
Fi Zilali’l-Kur’ân’ın 1417 h. Tarihli 25. Baskısında, Necm suresini tefsir ederken (6/3404) şöyle demiştir:

“Bu sure genel olarak sanki terennüm edilen yüce bir musiki şiiri gibidir…”

Naziat suresi tefsirinde (6/3881) şöyle diyor: “Musiki tarzında sürüklüyor..”

b- Kur’ân’ın mahluk olduğunu söylemesi:

Fi Zilal’de (1/38) Kur’ân’dan bahsederken şöyle diyor: “Bu aciz bırakma realitesi, sadece Kur'an ile ilgili değil, yüce Allah'ın yaratmış olduğu her şey hakkında aynen sözkonusudur. Bu durum, her şeyde yüce Allah'ın yapıcılığı ile insanların yapıcılığı arasındaki bağdaşma kabul etmez farkı gösterir.”

Yine Fi Zilal’de (5/2719) hurufu mukatta’a’dan bahsettikten sonra şöyle demiştir. “Ancak bu harfler aracılığı ile bu Kitab'ın benzerini meydana getiremezler. Çünkü bu Kitap Allah yapısıdır, insan yapısı değil.”

c- Allah’ın Nebisi Musa Aleyhi's-selâm’a hakaret etmesi:

et-Tasviru’l-Fennî Fi’l-Kur’ân (Kur’ân’da Edebî Tasvir) adlı kitabında (s.200) şöyle diyor: “Musa’yı ele alalım. Şüphesiz o asabi mizaçlı, atılgan bir lider örneğidir…” Burada Kasas suresi 15. Ayetini zikrettikten sonra Musa aleyhi's-selâm hakkında şöyle diyor: “İşte burada kavmiyetçilik taassubu ve kavmiyetçi infial ortaya çıkmaktadır. Bu asabi savunmanın böylesine hızlı gelişip nefse sıçraması, asabîlerin durumudur.”

d- Sahabe’ye (radiyallahu anhum) hakaret etmesi:

el-Adaletu’l-İçtimaiyye (İslam’da Sosyal Adalet) adlı kitabında (s.206) şöyle diyor: “Biz kendisinden önceki Ebu Bekr ve Ömer (radiyallahu anhuma)’nın tabiî bir uzantısı olarak Ali radiyallahu anh’ın hilafetine itibar etmeye meylediyoruz. Şüphesiz ki Osman’ın dönemi, o ikisinin arasındaki bir boşluk dönemi idi.”

Osman radiyallahu anh’ın halifeliğine razı olmamaktadır! Halbuki o raşid bir halifedir.

Kitaplar ve Şahsiyetler adlı kitapta (s.242) şöyle demiştir: “Muaviye ve arkadaşı (Amr b. el-As) yalana, sahtekârlığa, hileye, münafıklığa, rüşvete ve kişileri satın almaya meylederken Ali, bu aşağılık konuma inemezdi…”

e- Vahdetu’l-Vücud görüşü:

Fi Zilal’de, İhlas suresinin tefsirinde (6/4402) şöyle demiştir: “Bu varlığın birliğidir. Ortada onun gerçekliğinden başka gerçeklik yoktur. Onun varlığından başka gerçek bir varlık yoktur. Diğer bütün varlıklar ancak bu gerçek varlıktan alır varlığını. O'nun zati gerçekliğinden alır gerçekliğini. Bu nedenle bu birlik, failliğin tekliğidir. Bu evrende ondan başka fail yoktur. Hiçbir şeyi etkileyemez. O aynı zamanda vicdanda oluşan bir inanç ve varlığın bir yorumudur.”

f- İstivayı hakimiyet olarak tefsir etmesi:

Taha suresinin 5. Ayetinin tefsirinde (4/2328) şöyle demiştir: “Arşın üzerine istiva; son derece hâkim olmak ve isti’lâ etmek anlamında bir kinayedir.”

g- Akidede ahad hadisleri reddetmesi:

Fi Zilal’de (6/4080) şöyle demiştir: “Ahad hadisler akide meselesinde kabul edilmez. Başvuru kaynağı Kur’ân’dır.”

h- İslam toplumlarını tekfir etmesi:

Fi Zilal’de (4/2009) şöyle der: “İçinde yaşadığımız bu toplum müslüman toplum değil, cahiliyye toplumudur.” Buna benzer sözleri birçok yerde söylemiştir.

I- Osman radiyallahu anh’e ayaklanan münafıkları övmesi:

El-Adaletu’l-İctimaiyye (İslam’da Sosyal Adalet) kitabında (s.160) şöyle diyor: “Osman’a karşı ayaklananların kıyamında hak ile batıl, hayır ile şer karışık idi. Lakin meselelere İslam gözüyle bakanlar için bu işin İslam’ın ruhuna uygun olduğu hissedilir. Bu kyam genel olarak İslam’ın ruhuna göre olmuştur.”

İhvanu’l-Muslimin’in liderlerinden olan Seyyid Kutub böylece Osman radiyallahu anh’ı öldürenleri temize çekiyor, müslümanların ülkelerinde fitnelere kışkırtmaya ve kan dökmeye teşvik ediyor, bu sapık hareketi de İslam’a nispet ediyor! Şüphesiz onun bu konudaki öncü selefi sapık Haricilerdir.

i- Hak ile batıl arasındaki mücadelenin rububiyet meselesinde olduğunu iddia etmesi ve bu konudaki cehaleti:

Fi Zilal’de Hud suresinin tefsirinde (4/1846) şöyle demiştir: “Tarih boyunca Cahiliyye ve İslam arasındaki çekişme ve hak ile batıl arasındaki savaş, Allah’ın ulûhiyeti, işlerini sebepler âleminde ve kevnî hususlarda yönlendirmesi hakkında olmamıştır. Çekişme ve savaş ancak Allah Teâlâ’nın şeriatı ile kendilerine hükmettiği insanalrın rabbi olması, emri ile onlara tasarrufta bulunması ve onları kendisine itaat ile boyun eğdirmesi hususunda olmuştur.”

j- İbadeti hayat görevi olarak görmemesi:

Muareketu’l-İslam ve’r-Re’sumâliyye adlı kitapta (s.52) şöyle demiştir: “İslam, ibadet ve dindarlık adıyla tembellik yapmanın düşmanıdır. İbadet, hayatın vazifesi değildir. Onun ancak belli bir vakti vardır.”

k- Yusuf el-Kardavi’nin Seyyid Kutub’un toplumları tekfir etmesine şahitliği:

İhvan’cı Yusuf el-Kardavî, Evveliyatu’l-Hareketi’l-İslamiyye kitabında (s.110) şöyle demiştir: “Bu aşamada Seyyid Kutub’un toplumu tekfir etmeyi savunan ve insanların tümüne karşı hücum cihadını ilan ettiği fikirlerinin son aşamasını temsil eden kitapları yaygınlaştı.” Benzer sözleri İhvanu’l-Muslimin liderlerinden Ferid Abdulhalık, el-İhvanu’l-Muslimin Fi Mizani’l-Hak kitabında (s.115) söylemiş ve şöyle demiştir: “Seyyid Kutub bu toplumun, Allah’ın hakimiyetini kabullenmeyen idarecilerini ve buna razı oldukları takdirde bu idarecilere tabi olanları, Allah’ın indirdiği ile hükmetmeme gerekçesiyle tekfir etmiştir.”

Ali el-Uşmavî de, et-Tarihu’s-Sirrî Li’l-İhvani’l-Muslimin adlı kitabında (s.80) şöyle demiştir: “İhvan mensuplarından biri bana geldi ve günümüzdeki müslümanların kestiklerini yemeyi reddedeceğini söyledi. Ben de Seyyid Kutub’a gidip bu durumu sordum. Dedi ki: “Bırak yesinler ve bu kesilenleri kitap ehlinin kestikleri gibi kabul etsinler. En azından bugünkü müslümanlar da Ehl-i Kitaptırlar.”

Yine Ali el-Uşmavi aynı kitabında (s.112) şöyle anlatır: “Cuma namazı vakti geldi. Seyyid Kutub’a: “Bizi bırak da kalkalım, namazı kılalım” dedim. Onun Cuma namazı kılmadığını ilk kez öğreniyordum. O, hilafetin düşmesiyle Cuma namazının sakıt olduğu görüşünde olduğunu, hilafet olmazsa Cuma namazının da farz olmayacağını söyledi.”

                  - Yazı inşaallah devam edecek –