Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

7 Aralık 2025 Pazar

YAKINLARLA MÜNASEBETLERİN MERTEBELERİ

Şüphesiz hakka muhalefet eden yakınların hepsi tek mertebede değildir, dolayısıyla onlara karşı muamele de tek türden değildir. Muhaliflere Muamele Fıkhı (el-İnfirak) adlı kitabımda meseleyi ayrıntılarıyla işlemeye çalışmıştım. Bu konuda çokça sorulduğu için özet olarak bu yazıyı yazdım:

1- Gayri Müslim Olup Din Düşmanı Olmayan Akrabalar

Yahudi, Hristiyan, Ateist, Deist kimseler olup din düşmanlığı etmeyenler.

“Ey mü’minler, eğer inkârı imana tercih edi­yorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir. De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz akrabalarınız, elde ettiğiniz mal­lar, durgunluğundan korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız evler, Allah’tan, pey­gamberinden ve Allah yolunda cihad etmekten sizin için daha fazla sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasıklar güruhunu hidayete erdirmez” (Tevbe 23-24)”

“Allah, din konusunda sizinle savaşmayanlara, sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı size yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever.” (Mumtehine 8)

Bu türden anne babaya, dine aykırı olmayan konularda itaat edilir, sılayı rahim bağları gözetilir:

“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin.” (Lukman 15)

2- Din Düşmanı Akrabalar

Gayri Müslim olup İslam dinine ve dindarlara düşmanlık edenler.

“Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için arka çıkanları velî edinmenizi yasaklar. Kim onları velî edinirse, artık onlar zalimlerin kendileridir.” (Mumtehine 9)

3- Zındık ve Akidevi Nifak Sahibi Münafık Akrabalar

Bu tür kimseler küfre düşüren akidelere sahip olup bunu sözeri veya filleriyle bir şekilde ortaya çıkaran, yine de müslüman olduğunu iddia eden kimselerdir.

Dünya hükmü bakımından İslam kadısı hüccet ikame edip haklarında hüküm vermedikleri sürece dünyevi ilişkilerde müslümanmış gibi muamele görürler, fakat onlara karşı daima mesafeli olunur. Özellikle günümüzde bu kimselere yaptırım uygulayacak bir makam bulunmadığından, küfrî akidelerini açıkça ortaya koyan ve propagandasını yapan kimselere net bir mesafe konulması, kişinin en yakınları dahi olsalar mecbur kalmadıkça bu kimselerle irtibat kurulmaması gerekir.

Müslüman olduğunu iddia eden tarihselci veya evrenselci Sünnet inkârcıları, Atatürkçüler, Mustafa İslamoğlu, Abdulaziz Bayındır, Murat Gezenler, Ebu Hanzala gibi zındıklara sempati duyanlar, partici mutaassıplar, namazı terk edenler, kader inkârcıları, bulaştığına inanılan hastalık vb sebeplerle cemaatle namazların yasaklanmasını caiz görenler ve benzerleri bu sınıftandırlar.

“İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.” (Mumtehine 4)

“Hâlbuki muhakkak O size kitapta indirmiştir ki: “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın; yoksa o zaman muhakkak siz de onlar gibisinizdir.” Muhakkak Allah münafıkları da kâfirleri de hep beraber Cehennemde toplayacaktır.” (Nisa 140)

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh “Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et” ayeti hakkında şöyle dedi:

 “Eliyle cihad eder, buna gücü yetmeyen diliyle, buna gücü yetmeyen kalbiyle cihad eder ve asık surat gösterir.”[1]

4- Bid’at Ehli ve Bid’at Sahibi Akrabalar

Sünnete muhalif olduğunu bilmesine rağmen dinde sonradan çıkarılan bir akide veya ameli benimsemekte ısrar eden kimselerdir.

Haricilik, Mürcie, Eşarilik, Maturidilik, Sufilik, Şiilik, Mu’tezile gibi akideleri savunan ve bu ideolojilerin propagandasını yapanlar bu türdendir.

 Cübbeli Ahmed, Abdullah Yolcu, Nurettin Yıldız vb. bidatçilere sempati duyanlar da bu türdendir. Yine suretli videolar çekerek davet yapan bid’atçileri dinleyenler de bu türdendir.

Bid’at ehli kimseler, kişinin anne babası dahi olsalar bid’atlerinden tevbe ettiklerini açıkça ortaya koyana kadar onlardan uzaklaşılması, irtibatın kesilmesi gerekir.

Ebu Muhammed el-Murteiş rahimehullah dedi ki: “Ebu Hafs en-Nisaburi rahimehullah’a: “Bid’at nedir?” diye sorulunca şöyle dedi:

 “Hükümlerde haddi aşmak, sünnetler hakkında gevşeklik göstermek, re’ylere ve hevâlara tabi olmak, (selefe) iktidayı ve (sünnete) ittibayı terk etmektir.”[2]

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmin, Allah’a ve rasûlüne muhalefet eden kimselere, babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsa bile sevgi beslediklerini göremezsin.” (Mucadele 22)

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’ın benden önceki ümmetlere gönderdiği her bir nebînin kendi ümmetinden havarî ve dostları olmuştur. Bunlar o nebîden sonra sünnetine tutunur, emirlerine uyarlar. Bunlardan sonra ise yapmadıklarını söyleyen (kendileri yapmadıkları halde başkalarına emreden) ve emrolunmadıkları şeyleri yapan halefler çıkar. Kim onlarla eliyle cihad ederse mü’mindir. Kim diliyle cihad ederse mü’mindir. Kim kalbiyle cihad ederse mü’mindir. Bundan sonrasında ise hardal tanesi kadar iman yoktur.”[3]

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 “Kim bir bid’at sahibinden Allah için buğzederek yüz çevirirse Allah onun kalbini emniyetle ve imanla doldurur. Kim bir bid’at sahibini açıklarsa (ve ona inkar ederek karşı çıkarsa) Allah onu büyük korku gününde güvende kılar. Kim bir bid’at sahibini aşağılarsa Allah onun cennette yüz derecesini yükseltir. Kim bir bid’at sahibine selam verirse yahut onu güler yüzle karşılarsa veya onu sevindirecek şekilde ona yönelirse Allah’ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e indirdiğini hafife almış olur.”[4]

Bid’at ehli olan anne babaya itaat edilmez:

“Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itaat etme.” (Kehf 28)

5- Fasık ve Ahlakî Nifak Sahibi Akrabalar

Fasık; günah olduğunu bildiği bir şeyi açıktan işlemekte ısrar eden kimsedir. İnsanlardan gizli olarak günah işleyen fasık sayılmaz. Yine bir şeyin günah olduğunu bilmeden işleyen kimse de fasık sayılmaz.

Ahlakî nifak sahibi ise söz verip sözünde durmayan, yalan söyleyen, emanete ihanet eden, tartıştığında haddi aşıp biriktirdiği kusurları kavga anında sayıp döken, kadın erkek karışık ortamlardan razı olan vb. kimselerdir.

Bu sınıftan kimselere karşı maslahata göre hareket edilir. Bu kimselere karşı caydırıcı olması için dargınlık gösterilmesi meşrudur.

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh “Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et” ayeti hakkında şöyle dedi:

 “Günahkâr kimseyle karşılaştığında onu asık suratla karşıla”[5]

Diğer bir lafzı şöyledir: İbn Mesud radıyallahu anh dedi ki: “Eğer günahkâr bir komşun olursa ve onu değiştirmeye (ıslah etmeye) gücün yetmezse onu asık suratla karşıla”[6]

Günahını açıktan işlemeyen kimselerin ise kusurları araştırılmaz, görülse de ayıbının gizlenmesi gerekir:

Bera radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize hutbe verdi hatta perde arkasında olan kızlar dahi işitti. Yüksek sesle seslenerek şöyle buyurdu:

 “Ey diliyle iman etmiş fakat kalplerine iman ulaşmamış topluluk! Müslümanları gıybet etmeyin! Onların ayıplarını araştırmayın! Zira kim kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını takip eder ve evinin ortasında dahi olsa onu rezil eder.”[7]

6- Cahil Olup İlimden Yüz Çeviren Akrabalar

Dinin hükümlerine karşı cahil olmayı kendi ihtiyarlarıyla tercih eden kimseler müslüman olduklarını iddia ediyorlarsa bu kimseler nifak üzeredirdir. 3. Maddede zikredilenler böyleleri için de geçerlidir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Cahillerden yüz çevir” (A’raf 199)

Salim b. Abdillah Şam’lılardan, yanlarında çıngırak bulunan bir topluluğa uğradı ve: “Bu yasaklanmıştır” dedi. Onlar da: “Biz bunu senden daha iyi biliriz. Çirkin görülen ancak büyük çanlardır. Bu gibi şeylerde ise sakınca yoktur” dediler. Bunun üzerine Salim sustu ve

“Cahillerden yüz çeviriyorum” dedi.[8]

7- Sünnete Saygılı Olsa da Cehaletle Bid’ate veya Fıska Düşmüş Akrabalar

Öğrenilmesi için çaba gerektiren meselelerden cahil kalmış olup, kendisine Kur’ân veya sünnet delili tebliğ edildiğinde, gereğiyle amel etmese bile inkar etmeyen, sünnete karşı saygılı olan kimselerdir.

Bu türden kimselerle irtibat tamamen kesilmez, lakin onların Kitap ve sünnete aykırı davranışları da görmezden gelinmez. Dini konularda cahilce ileri geri konuşmaları halince ya uyarı yapılırarak düzeltmeleri sağlanır, uyarıyı dinlemezlerse de yüz çevirilir.

“Ayetlerimiz hakkında konuşmaya dalanları gördüğün zaman onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile beraber oturma!” (Enam 68)

Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh’den: “Bir adam bir günaha düşmüştü. Ona sövüyorlardı. Bunun üzerine dedi ki:

 “Ne dersiniz, şayet onu bir kuyuda bulsanız çıkarmaz mısınız?” Onlar da:“Evet” dediler. Ebu’d-Derda radiyallahu anh dedi ki:

“Kardeşinize sövmeyin. Allah sizi bu günahtan afiyette kıldığı için hamd edin.” Dediler ki:“Ona buğzetmiyor musun?” Dedi ki:

“Onun ancak ameline buğzederim. O günahı terk ettiğinde kardeşimdir.”[9]

Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî

https://ebumuaz.blogspot.com/2025/12/yaknlarla-munasebetlerin-mertebeleri.html



[1]Sahih mevkuf. İbn Ebi Hatim, Tefsir (7/333) Taberi (14/358)

[2]Sahih maktu. Herevi Zemmu’l-Kelam (1251) İbn Abdilhadi Cem’ul-Cuyuş (95)

[3]Sahih. Muslim (50) Ahmed (1/458, 461)

[4]Sahih ligayrihi. Hatib Tarih (10/263) Hatib, Muvazzahu Evham (288) Hadisu Ebi’l-Fadl ez-Zuhri (no:147) Kudaî Musnedu Şihab (537) Herevi Zemmu’l-Kelam (4/168 no: 949) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/199, 200) İbn Ebi’l-Muberred, Cem’u Cuyuşi’d-Desakir Ala İbn Asakir (no: 46) Deylemi (5779) Ebu’l-Kasım ez-Zencani el-Munteka Min Fevaid (59) İbn Asakir Tarih (54/199)

1. Rivayet Yolu: Hatib, Ebu Nuaym, Ebu’l-Fadl ez-Zuhri, Herevî ve İbn Ebi’l-Muberred bunu; el-Huseyn b. Halid - Abdulaziz b. Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer yoluyla rivayet ettiler. el-Huseyn b. Halid Ebu Cuneyd hakkında İbn Main: “Sika değil” dedi. İbn Adiy: “Hadislerinin geneli zayıf veya meçhul kimselerdendir” demiştir. Abdulaziz b. Ebi Ravvad; sikadır. Onun hakkında cerh sabit olmamıştır.

2. Rivayet Yolu: Ebu Nuaym, Abdulgaffar b. el-Hasen b. Dinar - Suleyman el-Havvas ve İbrahim b. Edhem’in arkadaşı olan; Muhammed b. Mansur ez-Zahid - Abdulaziz b. Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla rivayet etmiştir. Abdulgaffar b. el-Hasen hakkında Ebu Hâtim: “sakınca yok” demiştir. Muhammed b. Mansur’un cerh ve ta’dili hakkında malumat bulamadım.

3. Rivayet Yolu: Kudaî; Musnedu Şihab’da: Ebu Hazim Abdulgaffar b. el-Hasen b. Dinar – Abdulaziz b. Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla mutabisini zikretmiştir. Abdulgaffar b. el-Hasen bu rivayette Abdulaziz b. Ebi Ravvad’dan işittiğini tasrih etmiştir.

4. Rivayet Yolu: Ebu Nasr es-Secezi el-İbane’de; İshak b. Rahuye - Abdulmecid b. Abdilaziz b. Ebi Ravvad – babası – Nafi İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla rivayet etmiştir. Bkz.: İbn Arrak, Tenzihu’ş-Şeria (1/314) Suyuti, Lealiu’l-Masnua (1/230) Abdulmecid b. Abdilaziz sika, saduktur, hafızası bakımından eleştirilmiştir. Rivayeti takviye için elverişlidir.

5. Rivayet Yolu: Ebu’l-Kasım ez-Zencani ve İbn Asakir; Ebu Hazim Abdulgaffar b. el-Hasen b. Dinar - Muhammed b. Mansur - Abdulaziz b. Muhammed ed-Deraverdi – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet etmişlerdir. Abdulaziz b. Muhammed ed-Deraverdî saduk olup hafızası bakımından eleştirilmiştir. Muhammed b. Mansur’un cerh ve tadiline dair bilgi bulunmadığı daha önce geçmişti. Netice: Rivayet yollarının bir araya gelmesi ile hadis “sahih ligayrihi”dir.

[5]Sahih mevkuf. Taberani (9/112) Zehebî Mu’cemu’l-Latif (39)

[6]Sahih mevkuf. Hennad es-Seri, Zühd (1251) Vekî Zühd (532)

[7]Sahih. Ebu Ya’la (3/237) Ebu Nuaym Sıfatu’n-Nifak (2) Ebu Nuaym Delail (356) Temmam, Fevaid (242) Şecerî, Emali (2510-2511) Abdulhalık eş-Şehami, Erbain (39) Ru’yani, Musned (305) İbn Ebi’d-Dunya el-Gıybet (28) İbn Ebi’d-Dunya es-Samt (167) Ebu’ş-Şeyh, et-Tevbih (87) Beyhakî, Şuab (7/108, 521)

[8]Sahih. İbn Ebî Hâtim Tefsir (8688)

[9]Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ma’mer Cami (880) Begavi Şerhu’s-Sunne (13/137) Ebû Dâvûd Zühd (232) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (1/225) Beyhakî Şuab (5/289) İbn Asakir Tarih (47/177)

9 Kasım 2025 Pazar

Şeytanın Sıfatları

İnsanın zayıf hileli baş düşmanı ŞEYTAN

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salâtü Selâm Resûlullah'a, A'line, Ashabına ve de Kıyamete kadar O'nun yolunu takip edenlerin üzerine olsun.

Şeytanın insanla olan öyküsü insanın, Allah tarafından halife tayin edilmesiyle başlar ve kıyamete kadar devam edecek bir süreci kapsar. Bu Adem aleyhisselam'la başlayan O'ndan sonra da, züriyeti tarafından devam edegelen sürekli bir düşmanlıktır. Allahu Teâla biz insanları ve de Resûlü'nü şeytan ve hilelerinden sakınmak hususunda uyarmaktadır,"Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülükleri (fahiş işleri) emreder. Allah ise size katından bir mağfiret ve lütuf vadeder. Allah her şeyi ihâta eden ve her şeyi bilendir" Bakara, 268

"Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın adamlarına uymayın. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır" Bakara, 208

"Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, "inkar et" demiş; insan inkar edince de "ben senden uzağım, çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" demişti" Haşr, 16

Yazımızda şeytanın hilelerini bilerek bunlardan sakınma, ona karşı korunma yollarını öğrenme ve ona nasıl galip gelineceği hususunda bazı noktalara yer vermeye çalışacağız inşâ'allah. Elbette bu ve diğer yazılarımızda olduğu gibi vazgeçilmez kaynaklarımız Kur'ân ve de Resûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem sünnetinden istifade edeceğiz. Başarı Allah'tandır. O'ndan duâmız, bu amelimizi herkes için bir öğüt kılmasıdır.Allah bizleri, haklarında, "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız ve Allaha iman edersiniz" A'li İmrân, 110, ayetinin nâzil olduğu Selef-İ Salihin gibi, hayırlı bir ümmet kılsın ve bizleri onların yolundan ayırmasın (Amin).

Şeytan savaşan bir düşmandır:

Nefis Tezkiyesi

 

بســـــم الله الرحمن الرحيم

Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidâyet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.

Şahadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şahadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûludur.

"Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran; 3/103)

"Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadınlar türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir." (en-Nisâ; 4/1),

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur." (el-Ahzâb; 33/70-71)

Bundan sonra,

Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir

Ahmed, Ebu Ya’la, Bezzar ve Taberani Ömer radıyallahu anh’den rivayet ediyor:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’le beraber oturuyorduk.

“İman yönünden, ehli imanın, en üstününün kim olduğunu bana haber veriniz?” dedi. Sahabîler

“Ey Allah’ın Rasûlü, Meleklerdir!” dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Melekler öyledir ve öyle olmaları da gerekir. Onların öyle olmasına ne mani olabilir ki. Allah onlara bulundukları mertebeyi vermiştir. Ben onları sormuyorum” dedi. Sahabîler

“O halde Allah’ın peygamberlikle şereflendirdiği peygamberlerdir” dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Peygamberler böyledir ve böyle olmaları da haklarıdır. Allah onlara bulundukları mertebeyi vermişken onların böyle olmasına ne mani olabilir?” dedi. Sahabîler

“Ey Allah’ın Rasûlü! Şehidlerdir. Peygamberlerle beraber olup şehid düşenlerdir” dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Onlar da şereflidir ve şerefli olmaları haklarıdır. Allah onları şahadet mertebesiyle şereflendirdikten sonra onların böyle olmasına ne mani olabilir? Ben onları sormuyorum” dedi. Sahabîler:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar kimdir?” deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bazı kavimlerdir ki, hâlâ atalarının bellerinde olup benden sonra gelecekler, beni görmedikleri halde bana iman edecekler, beni tasdik edeceklerdir, duvarlarda asılı duran Mushaf’ı görerek içindeki hükümlere uyarlar. İşte imanı en üstün olanlar bunlardır” buyurdu.[1]

5 Ocak 2025 Pazar

Çekim Kuvvetini Yeryüzüne Nispet Edenler Ateistlere Benzer


Yahudi fizikçi İsaac Newton’ın yer çekimi teorisi konusunda söylediği şeyler, etkiyi kâinatın kendisine nispet etmeyi ve kâinatın ezeli ve ebedi olduğu iddiasını içermesi bakımından sapıklık ve şirktir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

 

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ

 

Görmüyor musun, Allah, yeryüzündeki her şeyi ve kendi emriyle denizde yüzen gemileri size boyun eğdirmiştir. Keza izni olmaksızın yer üzerine düşmemesi için göğü de tutmaktadır.” (Hac 65)

1 Ocak 2025 Çarşamba

Mu’tezile Bizden Değildir


Mu’tezile’nin özellikleri ve akidelerinin esaslarından bazısı şunlardır:

 

1- Şöyle derler: “Büyük günah işleyen ne kâfirdir, ne de mümindir. İki menzile arasında bir menzilededir.”

 

2- Şöyle derler: “Allah insanların fiillerini yaratmaz, insanlar kendi fiillerini yaratırlar. Bundan dolayı sevap veya günah kazanırlar. Allah Teâlâ bu yüzden adaletle nitelenir.”

 

29 Aralık 2024 Pazar

Eş’arî ve Maturidî’ler Haktan Sapmıştır


Eş’arî ve Mâturidî fırkaları, kelâmcılara dahildir. Asrımızda birçok cahil kimseler bu fırkaları Ehl-i Sünnet’e nispet ederek büyük bir iftirada bulundukları için özel başlıkta ele almak gerekti.

Şeyh Ahmed b. Muhammed ed-Dihlevi rahimehullah Tarihu Ehli’l-Hadis’te şöyle anlatmıştır:

“Şüphe olmayan hususlardandır ki, diğer İslâm ülkelerinin halkları – sahabe, tabiîn, tebâu’t-tabiîn ve dört imâm rahimehumullah – bu mezhepler ortaya çıkana kadar revaçtaki bu mezhepleri bilmiyorlardı. Zaman içinde hevâ ile bu mezhepler galip geldi. Kâdîlar kuvvet sahibi idiler ve zorlama yaptılar. Bu galebe, imkân, tasarruf ve zorbalıklar, devletin insanları bu mezheplere ve Eş’arî akidesine sarılmaya zorlamasıyla tamamlanmıştır. Bu mezhepler, farz kılınmış ve bunların dışında kalan Kitap ve sünnet ise haram kılınmıştır.

Onlara karşı çıkanlar, Allah’ın kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetiyle amel edenler, bu ikisini bağımsız olarak te’vil ve tahrif etmeden anlayanlar, önceki ilk selefe tâbî olup kâmil sıfatları teşbih ve ta’tile gitmeden, geldiği gibi kabul edenler kâdîlık görevine getirilmediler, şâhitlikleri kabul edilmedi, hatip olarak konuşturulmadılar, imâm yapılmadılar, onlara ders verdirilmedi. Zira onlar usulde ve fürû’da bu mezheplerden birini taklit etmediler.

27 Aralık 2024 Cuma

Başkalarının Bayramlarına, Festivallerine ve Özel Günlerine Katılanlar Bizden Değildir


Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medine’lilerin (Nevruz günü ile Mihricân günü diye) oynayıp eğlendikleri iki günleri vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

22 Aralık 2024 Pazar

İlmi ve Hakkı Gizleyenler Tehdit Altındadır

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:İndirdiğimiz apaçık delilleri ve irşat yollarını Kitapta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenler, işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de lanet edebilecek olanlar lânet ederler. Ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ve (doğruyu) açıklayanlar müstesnâ.” (Bakara 159-160)

 

Abdullah b. Amr b. el-As radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir ilmi gizlerse Allah onu kıyamet gününde ateşten bir gem ile gemler.”[1]

 

Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:Kime bir ilim hakkında sorulur da onu gizlerse, kıyamet gününde ateşten bir gem ile gemlenir.”[2]

 

Aynısını Ebu Hureyre radıyallahu anh de rivayet etmiştir.[3] [4]



[1] Sahih. İbn Hibban (1/298) Hakim (1/182)

[2] Sahih. İbn Mace (264)

[3] Sahih. Ahmed (2/495) İbn Hibban (1/297) Hakim (1/182) Tirmizi (2649) Ebu Davud (3658) İbn Mace (266)

[4] Bizden Olmayanlar (64-65) Te’lif: Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî

Kelâmcılar Bizden Değildir


Kelamcılar ile kastedilen: Kur’ân ve sünnet naslarına akılla te’vilde bulunan, Allah Teâlâ’nın isim ve sıfatları ile ilgili konularda delilsiz yorumlarda bulunan, sahabenin susup teslim oldukları konuda susmayan, haber-i vahidi hüccet saymayan kimselerdir. Kitap ve sünnetten kendilerine delil getirildiğinde, ona felsefî metotlarla açıklama getirenler, “Bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında böyleydi, şimdi biz başka şeye uyabiliriz” diyenler ve buna benzer aklî te’villerle naslara muhalefet edenler de yine bu kelamcılardandır. Şu ayet onları reddetmektedir:

21 Aralık 2024 Cumartesi

Allah’tan Başkasına Duâ İçin Seslenenler Müşriklere Benzer

 

Cahiliye toplumu; salih kimseler hakkında aşırıya giderek dua ve ibadetlerinde onları Allah'a ortak koşar; Rasullerin ve salih kişilerin kabirlerini, onların yaşadıkları yerleri mescid ve türbe haline getirir, kabir ve türbeleri üzerine kandiller yakar, onlar için kurban keser, onların hürmetine yağmur isteyip onlardan medet beklerler ve bu türbeleri bayram günlerinde ziyaret edip birer bayram yeri haline getirirler ve bu şekilde onların kendileri için şefaatçi olacaklarını zannederler.

            Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: