Şüphesiz hakka muhalefet eden
yakınların hepsi tek mertebede değildir, dolayısıyla onlara karşı muamele de
tek türden değildir. Muhaliflere Muamele Fıkhı (el-İnfirak) adlı kitabımda
meseleyi ayrıntılarıyla işlemeye çalışmıştım. Bu konuda çokça sorulduğu için
özet olarak bu yazıyı yazdım:
1- Gayri Müslim Olup Din Düşmanı Olmayan Akrabalar
Yahudi, Hristiyan, Ateist, Deist
kimseler olup din düşmanlığı etmeyenler.
“Ey mü’minler, eğer inkârı imana
tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden
kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir. De ki: “Eğer
babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz akrabalarınız, elde
ettiğiniz mallar, durgunluğundan korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız evler,
Allah’tan, peygamberinden ve Allah yolunda cihad etmekten sizin için daha
fazla sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasıklar
güruhunu hidayete erdirmez” (Tevbe 23-24)”
“Allah, din konusunda sizinle
savaşmayanlara, sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara
adaletli davranmanızı size yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli davrananları
sever.” (Mumtehine 8)
Bu türden anne babaya, dine aykırı
olmayan konularda itaat edilir, sılayı rahim bağları gözetilir:
“Eğer onlar seni, hakkında bilgin
olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla
dünyada iyi geçin.” (Lukman 15)
2- Din Düşmanı Akrabalar
Gayri Müslim olup İslam dinine ve
dindarlara düşmanlık edenler.
“Allah, ancak din konusunda sizinle
savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için arka
çıkanları velî edinmenizi yasaklar. Kim onları velî edinirse, artık onlar
zalimlerin kendileridir.” (Mumtehine 9)
3- Zındık ve Akidevi Nifak Sahibi Münafık Akrabalar
Bu tür kimseler küfre düşüren akidelere
sahip olup bunu sözeri veya filleriyle bir şekilde ortaya çıkaran, yine de
müslüman olduğunu iddia eden kimselerdir.
Dünya hükmü bakımından İslam kadısı
hüccet ikame edip haklarında hüküm vermedikleri sürece dünyevi ilişkilerde
müslümanmış gibi muamele görürler, fakat onlara karşı daima mesafeli olunur.
Özellikle günümüzde bu kimselere yaptırım uygulayacak bir makam bulunmadığından,
küfrî akidelerini açıkça ortaya koyan ve propagandasını yapan kimselere net bir
mesafe konulması, kişinin en yakınları dahi olsalar mecbur kalmadıkça bu
kimselerle irtibat kurulmaması gerekir.
Müslüman olduğunu iddia eden tarihselci
veya evrenselci Sünnet inkârcıları, Atatürkçüler, Mustafa İslamoğlu, Abdulaziz
Bayındır, Murat Gezenler, Ebu Hanzala gibi zındıklara sempati duyanlar, partici
mutaassıplar, namazı terk edenler, kader inkârcıları, bulaştığına inanılan
hastalık vb sebeplerle cemaatle namazların yasaklanmasını caiz görenler ve
benzerleri bu sınıftandırlar.
“İbrahim ve onunla beraber olanlarda
sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine demişlerdi ki: “Biz,
sizlerden ve Allah dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle
aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir
kin baş göstermiştir.” (Mumtehine 4)
“Hâlbuki muhakkak O size kitapta
indirmiştir ki: “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay
edildiğini işittiğiniz zaman onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla
beraber oturmayın; yoksa o zaman muhakkak siz de onlar gibisinizdir.” Muhakkak
Allah münafıkları da kâfirleri de hep beraber Cehennemde toplayacaktır.”
(Nisa 140)
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh “Kâfirlerle
ve münafıklarla cihad et” ayeti hakkında şöyle dedi:
“Eliyle cihad eder, buna gücü yetmeyen
diliyle, buna gücü yetmeyen kalbiyle cihad eder ve asık surat gösterir.”[1]
4- Bid’at Ehli ve Bid’at Sahibi Akrabalar
Sünnete muhalif olduğunu bilmesine
rağmen dinde sonradan çıkarılan bir akide veya ameli benimsemekte ısrar eden
kimselerdir.
Haricilik, Mürcie, Eşarilik,
Maturidilik, Sufilik, Şiilik, Mu’tezile gibi akideleri savunan ve bu
ideolojilerin propagandasını yapanlar bu türdendir.
Cübbeli Ahmed, Abdullah Yolcu, Nurettin Yıldız
vb. bidatçilere sempati duyanlar da bu türdendir. Yine suretli videolar çekerek
davet yapan bid’atçileri dinleyenler de bu türdendir.
Bid’at ehli kimseler, kişinin anne
babası dahi olsalar bid’atlerinden tevbe ettiklerini açıkça ortaya koyana kadar
onlardan uzaklaşılması, irtibatın kesilmesi gerekir.
Ebu Muhammed el-Murteiş rahimehullah
dedi ki: “Ebu Hafs en-Nisaburi rahimehullah’a: “Bid’at nedir?” diye sorulunca
şöyle dedi:
“Hükümlerde haddi aşmak, sünnetler hakkında
gevşeklik göstermek, re’ylere ve hevâlara tabi olmak, (selefe) iktidayı ve
(sünnete) ittibayı terk etmektir.”[2]
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir
kavmin, Allah’a ve rasûlüne muhalefet eden kimselere, babaları, oğulları,
kardeşleri veya aşiretleri olsa bile sevgi beslediklerini göremezsin.”
(Mucadele 22)
İbn Mes’ud radıyallahu anh’den:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın benden önceki ümmetlere
gönderdiği her bir nebînin kendi ümmetinden havarî ve dostları olmuştur. Bunlar
o nebîden sonra sünnetine tutunur, emirlerine uyarlar. Bunlardan sonra ise
yapmadıklarını söyleyen (kendileri yapmadıkları halde başkalarına emreden) ve
emrolunmadıkları şeyleri yapan halefler çıkar. Kim onlarla eliyle cihad ederse
mü’mindir. Kim diliyle cihad ederse mü’mindir. Kim kalbiyle cihad ederse
mü’mindir. Bundan sonrasında ise hardal tanesi kadar iman yoktur.”[3]
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir bid’at sahibinden Allah için
buğzederek yüz çevirirse Allah onun kalbini emniyetle ve imanla doldurur. Kim
bir bid’at sahibini açıklarsa (ve ona inkar ederek karşı çıkarsa) Allah onu
büyük korku gününde güvende kılar. Kim bir bid’at sahibini aşağılarsa Allah
onun cennette yüz derecesini yükseltir. Kim bir bid’at sahibine selam verirse
yahut onu güler yüzle karşılarsa veya onu sevindirecek şekilde ona yönelirse
Allah’ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e indirdiğini hafife almış olur.”[4]
Bid’at ehli olan anne babaya itaat
edilmez:
“Kalbini bizi anmaktan gafil
kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itaat
etme.” (Kehf 28)
5- Fasık ve Ahlakî Nifak Sahibi Akrabalar
Fasık; günah olduğunu bildiği bir şeyi
açıktan işlemekte ısrar eden kimsedir. İnsanlardan gizli olarak günah işleyen
fasık sayılmaz. Yine bir şeyin günah olduğunu bilmeden işleyen kimse de fasık
sayılmaz.
Ahlakî nifak sahibi ise söz verip
sözünde durmayan, yalan söyleyen, emanete ihanet eden, tartıştığında haddi aşıp
biriktirdiği kusurları kavga anında sayıp döken, kadın erkek karışık
ortamlardan razı olan vb. kimselerdir.
Bu sınıftan kimselere karşı maslahata
göre hareket edilir. Bu kimselere karşı caydırıcı olması için dargınlık
gösterilmesi meşrudur.
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh “Kâfirlerle
ve münafıklarla cihad et” ayeti hakkında şöyle dedi:
“Günahkâr kimseyle karşılaştığında onu asık
suratla karşıla”[5]
Diğer bir lafzı şöyledir: İbn Mesud
radıyallahu anh dedi ki: “Eğer günahkâr bir komşun olursa ve onu değiştirmeye
(ıslah etmeye) gücün yetmezse onu asık suratla karşıla”[6]
Günahını açıktan işlemeyen kimselerin
ise kusurları araştırılmaz, görülse de ayıbının gizlenmesi gerekir:
Bera radıyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem bize hutbe verdi hatta perde arkasında olan kızlar
dahi işitti. Yüksek sesle seslenerek şöyle buyurdu:
“Ey diliyle iman etmiş fakat kalplerine iman
ulaşmamış topluluk! Müslümanları gıybet etmeyin! Onların ayıplarını
araştırmayın! Zira kim kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını
takip eder ve evinin ortasında dahi olsa onu rezil eder.”[7]
6- Cahil Olup İlimden Yüz Çeviren Akrabalar
Dinin hükümlerine karşı cahil olmayı
kendi ihtiyarlarıyla tercih eden kimseler müslüman olduklarını iddia
ediyorlarsa bu kimseler nifak üzeredirdir. 3. Maddede zikredilenler böyleleri
için de geçerlidir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Cahillerden
yüz çevir” (A’raf 199)
Salim b. Abdillah Şam’lılardan,
yanlarında çıngırak bulunan bir topluluğa uğradı ve: “Bu yasaklanmıştır” dedi.
Onlar da: “Biz bunu senden daha iyi biliriz. Çirkin görülen ancak büyük
çanlardır. Bu gibi şeylerde ise sakınca yoktur” dediler. Bunun üzerine Salim
sustu ve
“Cahillerden yüz çeviriyorum” dedi.[8]
7- Sünnete Saygılı Olsa da Cehaletle Bid’ate veya Fıska Düşmüş Akrabalar
Öğrenilmesi için çaba gerektiren
meselelerden cahil kalmış olup, kendisine Kur’ân veya sünnet delili tebliğ
edildiğinde, gereğiyle amel etmese bile inkar etmeyen, sünnete karşı saygılı
olan kimselerdir.
Bu türden kimselerle irtibat tamamen
kesilmez, lakin onların Kitap ve sünnete aykırı davranışları da görmezden
gelinmez. Dini konularda cahilce ileri geri konuşmaları halince ya uyarı
yapılırarak düzeltmeleri sağlanır, uyarıyı dinlemezlerse de yüz çevirilir.
“Ayetlerimiz hakkında konuşmaya
dalanları gördüğün zaman onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz
çevir. Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile
beraber oturma!” (Enam 68)
Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh’den: “Bir
adam bir günaha düşmüştü. Ona sövüyorlardı. Bunun üzerine dedi ki:
“Ne dersiniz, şayet onu bir kuyuda bulsanız
çıkarmaz mısınız?” Onlar da:“Evet” dediler. Ebu’d-Derda radiyallahu anh dedi
ki:
“Kardeşinize sövmeyin. Allah sizi bu
günahtan afiyette kıldığı için hamd edin.” Dediler ki:“Ona buğzetmiyor musun?”
Dedi ki:
“Onun ancak ameline buğzederim. O
günahı terk ettiğinde kardeşimdir.”[9]
Ebû Muâz
Seyfullah el-Çubukâbâdî
https://ebumuaz.blogspot.com/2025/12/yaknlarla-munasebetlerin-mertebeleri.html
[1]Sahih mevkuf. İbn Ebi Hatim, Tefsir (7/333) Taberi
(14/358)
[2]Sahih maktu. Herevi Zemmu’l-Kelam (1251) İbn Abdilhadi
Cem’ul-Cuyuş (95)
[3]Sahih.
Muslim (50) Ahmed (1/458, 461)
[4]Sahih ligayrihi. Hatib Tarih (10/263) Hatib,
Muvazzahu Evham (288) Hadisu Ebi’l-Fadl ez-Zuhri (no:147) Kudaî Musnedu Şihab
(537) Herevi Zemmu’l-Kelam (4/168 no: 949) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/199,
200) İbn Ebi’l-Muberred, Cem’u Cuyuşi’d-Desakir Ala İbn Asakir (no: 46) Deylemi
(5779) Ebu’l-Kasım ez-Zencani el-Munteka Min Fevaid (59) İbn Asakir Tarih
(54/199)
1. Rivayet Yolu: Hatib, Ebu Nuaym, Ebu’l-Fadl
ez-Zuhri, Herevî ve İbn Ebi’l-Muberred bunu; el-Huseyn b. Halid - Abdulaziz b.
Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer yoluyla rivayet ettiler. el-Huseyn b. Halid Ebu
Cuneyd hakkında İbn Main: “Sika değil” dedi. İbn Adiy: “Hadislerinin geneli
zayıf veya meçhul kimselerdendir” demiştir. Abdulaziz b. Ebi Ravvad; sikadır.
Onun hakkında cerh sabit olmamıştır.
2. Rivayet Yolu: Ebu Nuaym, Abdulgaffar b. el-Hasen
b. Dinar - Suleyman el-Havvas ve İbrahim b. Edhem’in arkadaşı olan; Muhammed b.
Mansur ez-Zahid - Abdulaziz b. Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma
yoluyla rivayet etmiştir. Abdulgaffar b. el-Hasen hakkında Ebu Hâtim: “sakınca
yok” demiştir. Muhammed b. Mansur’un cerh ve ta’dili hakkında malumat
bulamadım.
3. Rivayet Yolu: Kudaî; Musnedu Şihab’da: Ebu Hazim
Abdulgaffar b. el-Hasen b. Dinar – Abdulaziz b. Ebi Ravvad – Nafi – İbn Ömer
radiyallahu anhuma yoluyla mutabisini zikretmiştir. Abdulgaffar b. el-Hasen bu
rivayette Abdulaziz b. Ebi Ravvad’dan işittiğini tasrih etmiştir.
4. Rivayet Yolu: Ebu Nasr es-Secezi el-İbane’de;
İshak b. Rahuye - Abdulmecid b. Abdilaziz b. Ebi Ravvad – babası – Nafi İbn
Ömer radiyallahu anhuma yoluyla rivayet etmiştir. Bkz.: İbn Arrak,
Tenzihu’ş-Şeria (1/314) Suyuti, Lealiu’l-Masnua (1/230) Abdulmecid b. Abdilaziz
sika, saduktur, hafızası bakımından eleştirilmiştir. Rivayeti takviye için
elverişlidir.
5. Rivayet Yolu: Ebu’l-Kasım ez-Zencani ve İbn
Asakir; Ebu Hazim Abdulgaffar b. el-Hasen b. Dinar - Muhammed b. Mansur -
Abdulaziz b. Muhammed ed-Deraverdi – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma
isnadıyla rivayet etmişlerdir. Abdulaziz b. Muhammed ed-Deraverdî saduk olup hafızası
bakımından eleştirilmiştir. Muhammed b. Mansur’un cerh ve tadiline dair bilgi
bulunmadığı daha önce geçmişti. Netice: Rivayet yollarının bir araya gelmesi
ile hadis “sahih ligayrihi”dir.
[5]Sahih mevkuf. Taberani (9/112) Zehebî
Mu’cemu’l-Latif (39)
[6]Sahih mevkuf. Hennad es-Seri, Zühd (1251) Vekî
Zühd (532)
[7]Sahih. Ebu Ya’la (3/237) Ebu Nuaym
Sıfatu’n-Nifak (2) Ebu Nuaym Delail (356) Temmam, Fevaid (242) Şecerî, Emali
(2510-2511) Abdulhalık eş-Şehami, Erbain (39) Ru’yani, Musned (305) İbn
Ebi’d-Dunya el-Gıybet (28) İbn Ebi’d-Dunya es-Samt (167) Ebu’ş-Şeyh, et-Tevbih
(87) Beyhakî, Şuab (7/108, 521)
[8]Sahih. İbn Ebî Hâtim Tefsir (8688)
[9]Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göre sahih.
Ma’mer Cami (880) Begavi Şerhu’s-Sunne (13/137) Ebû Dâvûd Zühd (232) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (1/225) Beyhakî Şuab (5/289) İbn Asakir Tarih (47/177)