Soru: “Kitap, sünnet veya sahabe sözlerinde Rab Azze ve Celle’nin arşına
bitişik olmasını nefyeden veya ispat eden bir delil var mıdır?” (Kuveyt
Fetvaları)
Cevap: Bu konuda mutlak bir delil bulunmamaktadır. Bu gibi meselelerin
ispat veya nefyinin salih selefin menhecinden çıkaracağına inanıyorum. Çünkü
ispat ve nefyin her ikisinden dolayı da sakınca meydana gelir.
İspat etmenin gerektirdiği iki sakınca vardır:
Birincisi: Kitap veya sünnette sabit olmayan bir şeyin Allah Azze ve Celle’ye
nispet edilmesi caiz değildir.
İkincisi: Biz böyle bir şey ispat veya iddia edersek, Rab Tebârek ve Teâlâ’nın
sıfatlarıyla alakalı kitap ve sünnet naslarını tatil (iptal) ve te’vil edenlerin
bizi mücessimelikle itham etmelerine bir yol açmış oluruz. Zira onlar bu
konuları Allah Azze ve Celle’ye layık olan şekilde değil de, beşere layık olan
şekilde, zahirine göre açıklamaktadırlar. Bu yüzden bu gibi meseleleri ispat
etmek caiz değildir.
Yine nefyedilmesi de caiz değildir. Zira kitap ve sünnette nefyedilmemiş
bir şeyin nefyedilmesi de şu gibi sakıncaları gerektirir:
Allah Azze ve Celle mahlûkata hulul etmiş değildir. Yani Muattıla ve Vahdet-i
vucudcuların dedikleri gibi Allah Azze ve Celle heryerde ve her varlıkta mevcut
değildir. Aşırı Sufiler bu sapıklığı açıkça söylemektedirler.
Şu an ismini hatırlayamadığım bir şairleri şöyle demiştir: “Âlemlerin
rabbi ile mahlûkatının misali, su ve buzun misali gibidir.” Suyu buzdan
ayırmak mümkün müdür?
Cevap: Hayır. Böylece âlemlerin rabbi onlara göre mahlûkatın içindedir.
Allah Teâlâ zalimlerin söylediklediklerinden yücedir!
Selefî akide: Allah Azze ve Celle’nin âlemlere ihtiyacı yoktur. Arşa, onun
üzerine oturmaya ve yerleşmeye muhtaç değildir. Nitekim Maturidî’lerin mutedil
âlimlerinden birisi bunu açıkça söylemişlerdir.
Mutedillerinden diyorum, çünkü Maturidî’ler, Eşarî’ler gibi pek çok meselede
salih selefin akidesine muhalefet etmişlerdir. Ama bu işaret ettiğim zat, Allah
Azze ve Celle’nin arşa muhtaç olmaksızın onun üzerinde oluşu (uluvv) sıfatını
ispat ederek şöyle demiştir:
“Arşın rabbi, arşın üzerindedir. Lakin yerleşme ve bitişme ile nitelenmez.
Çünkü âlemlerin rabbinin bununla nitelenmesi, O’nun arşa muhtaç olması manasına
gelir. İmran b. Husayn radıyallahu anh hadisinden bildiğimiz gibi:
“Allah vardı, onunla beraber bir şey yoktu.”[1]
Sünnette açıklandığı gibi, sonra arşı ve gökleri yaratmıştır.
Öyleyse özetle: soruda geldiği gibi Kitap ve sünnette ispat veya nefyedilmemiş
olan bir şeyi ne kabul ederiz ne de nefyederiz.[2]