Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

13 Aralık 2024 Cuma

Kâfirlerle Dostluk Kuranlar ve Onlara Yönetim Verenler Onlara Meyledenlerdendir


Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

Ey îman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları kendinize dost edinmeyin, Onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden her kim onları dost edinirse, o onlardandır. Allah, şüphesiz zâlim kimseleri doğru yola iletmez.” (Maide 51)

 

İbn Cerir, bu ayet hakkında der ki; “Kim müminleri bırakıp Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinirse onlardandır. Kim müminlere karşı onlara dostluk ederse onların dinindendir. Zira herkes ancak dininden olanla veya üzerinde olduğu şeye razı olarak dostluk eder. Onun dininden razı olduğu zaman onun muhalifine de düşmanlık etmiş olur. Böylece onunla aynı hükme dâhil olur. Bu yüzden bazı âlimler, Tağlib oğullarının kestikleri, kadınlarının nikâhlanması ve benzer hususlarda onlar hakkında Hristiyanlar gibi hüküm vermişlerdir. Nesepleri ve dinlerinin aslı farklı olsa da, İsrail oğullarına dostluklarından, onlardan razı olmalarından ve onlara yardım etmelerinden ötürü böyle hüküm verilmiştir. Bu açıkça, kim bir kimsenin dinini din edinirse onunla aynı hükümdedir şeklindeki sözlerimizin doğrulunu göstermektedir…”

 

Kurtubi şöyle demiştir: “Allah Teâlâ'nın: “İçinizden kim onları veli edinirse” buyruğu, kim onlara Müslümanlar aleyhine destek verirse, “muhakkak o da onlardandır” demektir. Şanı yüce Allah bu buyrukla, böylesinin hükmünün onların hükmü gibi olacağını beyan etmektedir. Bu da Müslümanın mürtedden miras almasına engel olması anlamına gelir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem döneminde onları veli edinen kişi, İbn Ubeyy idi. Diğer taraftan bu hüküm, onlarla müvâlât ilişkisini koparmak hususunda Kıyamet gününe kadar bakidir. Nitekim Yüce Allah başka yerlerde şöyle buyurmaktadır:

Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur.” (Hûd, 113)

Yüce Allah Âl-i İmran sûresinde de şöyle buyurmaktadır: “Mü'minler, müminleri bırakıp kâfirleri veli edinmesin.” (Âl-i İmran, 28)

 

 Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, kendinizden başkalarını sırdaş edinmeyin...” (Âl-i İmran, 118)

 

Şöyle de denilmiştir: Yüce Allah'ın: “Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar” buyruğu ile yardımlaşmak hususu kast edilmektedir. “İçinizden kim onları veli edinirse, muhakkak o da onlardandır” buyruğu da şart ve cevabıdır. Yani, bunun böyle olmasına sebep, onları veli edinen kimsenin bizzat Yahudi ve Hıristiyanların muhalefetleri gibi, Allah'a ve Rasulüne muhalefet etmiş olmasıdır. Onlara düşmanlık beslemek farz olduğu gibi, artık ona da düşmanlık beslemek farz olmuştur. Onlar için cehennem nasıl vacip olduysa, böylesi için de cehennem vacip olmuştur. Bunun sonucunda o da onlardan, yani onların arkadaşlarından olmuştur.”[1]

Müminler, müminlerin dışında kendilerinden sakınmadıkça, kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, hiçbir şeyde Allah'tan yardım göremez (Böylece) Allah, sizi kendisinden sakındırıyor; (nasıl olsa) varış Allah’adır.” (Al-i İmran 28)

(Ayette geçen) takiyye (sakınma) içinde onlara karşı buğz ve düşmanlığı gizlediği halde yakınlık izhar etmektir.[2] Onlarla şer’î bir maslahat söz konusu olmaksızın, sevgilerini kazanmak amacıyla konuşmak haramdır.[3]

 

Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle der: “Müminin, kâfirlerden birine hitaben sevgi amacıyla latifede bulunarak konuştuğu hiçbir kelime caiz değildir. Yine onların arasında sevgi kazanmak için onlara gülmek de bunun gibidir, caiz değildir.” Müslümanın, akrabalarından olması dışında kâfirlerin cenazesine katılması da caiz değildir.[4]

 

Şu günlerde münafıkların Allah’tan başkası için yeni dostluk programları yaptıklarını, “vatan için”, “anayasa için” vs. dostluk dediklerini işitiyoruz. Allah buyuruyor ki;

 

Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.” (Maide 55-56)

 

Cenaze törenlerine, bayramlarına katılarak, tarihlerini yazarak, bayramlarını kutlayarak onlarla sevinir, onlarla hüzünlenirler. Yine bu günlerde pek çok münafık yönetici veya bazı yönetilenlerin vatan için ve anayasa için dostluk seslerini yükselttiklerini işitiyoruz. Batıdan gelen bundan başka batıl şiarlar da vardır. Durumu en iyi olan; “Allah, vatan ve devrim için” diyerek vatan ve devrimi Allah’a eş tutuyor, müminlere ve Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’e dostluğu kaldırıyor.[5]



[1] Kurtubi (6/203-204).

[2] Bu ayetin tefsiri için İbn Cerir et-Taberi, Begavi ve Cessas’ın tefsirlerine bakınız. Ayrıca bkz.: Fethu’l-bari (12/311-314) ed-Devahiyu’l-Mudhiye (s.92-99)

[3] bkz.: Ahkamu Ehli’z-Zimme (1/159, 160) İbn Useymin Fetava (3/40)

[4] Mecmuu Fetava (3/43)

[5] Bizden Olmayanlar (680-682) Te’lif: Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî