Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

11 Aralık 2024 Çarşamba

Allah, Rasulü ve Müminler ile Alay Edenler Münafıklara Benzer

 

Münafıkların düşmanlık çehresi, müminlerle ve din ile alay etmeleri şeklinde belirir. Nitekim Allah Kitab’ında, münafıkların müminlerle alay etme şekillerini şöyle zikrediyor;

 

(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit “(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: “Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz” derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.” (Bakara 14-15)

 

     Müminlerle birlikte yaşayan, meclislerinde oturan münafıklar; “Biz sizdeniz, sizin yolunuzdayız” derler, günahkâr insanlardan olan şeytan dostlarının yanına gittikleri zaman da onlara; “Hafif akıllı ve ahmak olduklarından biz onlara sadece “biz sizinle beraberiz” dedik. Fakat biz aslında sizin yanınızdayız. Onlarla sadece alay ediyor, akılsızlıklarına gülüyoruz.” Derler. Bu durum, salih insanlarla beraber oturmak zorunda kalan yahut mecbur kalmasa da onlarla beraber yaşayan bazı insanların durumudur. Kötü arkadaşlarının yanına uğradıkları zaman da; “Biz sadece onların ne yaptıklarını, vakitlerini nasıl geçirdiklerini öğrenmek için yahut onları araştırmak için yanlarına gidiyoruz. Lakin ey küfür ve nifak dostları! Biz sizinleyiz” derler. Bunu onların sözlerinin doğruluğuna inanarak veya şeytanlarından, kötü arkadaşlarından korktukları için yaparlar.

 

İkinci şekle gelince, müminlere kusur bularak hor görmeleri ve hakaret ederek alay etmeleri suretiyle ortaya çıkar. Allah Teâla şöyle buyuruyor:

Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir gurubu bağışlasak bile, bir guruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.” (Tevbe 65-66)

 

İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim, İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan rivayet ediyorlar; o, şöyle demiştir: Tebük gazvesinde birisi bir mecliste: “Bizim şu Kuran okuyucularımız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseyi hiç görmedim” demişti. Orada bulunan birisi: “Yalan söyledin, fakat sen münafıksın. Mutlaka Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bunu haber vereceğim” dedi. Bu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaştı ve ayet nazil oldu. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma dedi ki:

 

“Ben onu gördüm. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in devesinin üzengisine asılmış ve taşlar ayağını yaralıyorken: “Ey Allah'ın rasulü! Biz sadece eğleniyorduk” diyor ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de:

 

Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz.” (Tevbe 65-66) buyuruyordu.

 

Kur’an ile, Rasul sallallahu aleyhi ve sellem ile ve dinin hükümleriyle alay eden, müminlere gülen nice müslümanlar var;

 

Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi. Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi. Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi. Hâlbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler. İşte o gün (ahirette) de iman edenler kâfirlere gülerler. Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.” (Mutaffifin 29-35)

 

Bunun münafıkların özelliği olduğunu bilmezler. Hâlbuki onlar, sadece bir cümle ile dünyalarını ve ahiretlerini harap ettiler. Allah, bunu eğlenerek söyleyen adamı tekfir etmiştir.

 

Bu da gösteriyor ki, Allah, meseleyi din ile alay ve istihzaya açık kapı bırakmayacak şekilde detaylı olarak açıklamıştır. Buna rağmen bunu yapanları da tehdit etmiştir. İşte sahabeler! Onlardan birisi Allah yolunda infak için az bir şey getirdiğinde: “Allah Teâlâ’nın bunun sadakasına ihtiyacı yoktur” dediler. Zengin olan da bol mal getirince: “Bu, riyakârdır” dediler. Münafıkların dilinden azı da çoğu da kurtulamamıştır.

 

Nitekim kıssa Buharî’de anlatılır ve bunun üzerine Allah Teâla’nın şu ayeti indirdiği zikredilir;

Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.” (Tevbe 79)[1]



[1] Bizden Olmayanlar (764-766) Te’lif: Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî