Nasların anlamlarını
tahrif ve olması gerekenden farklı te’vil etme mücadelesi eski bir mücadeledir.
Sahabe radıyallahu anhum ecmain asrında şer’î nasları tefsir etmek ve Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem’in sahabelerinin anlayışından farklı şekilde anlamak isteyen
Haricilerin boynuzunun görünmesinden itibaren başlamıştır.
Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem ve ashabının üzerinde bulundukları yola aykırı garip sözler ve
şaz birtakım görüşler ortaya koydular. Müslümanları günah ve masiyet sebebiyle
tekfir ettiler. Sahabe topluluğuna karşı ayaklandılar. Müminlerin emiri Ali b.
Ebi Talib radıyallahu anh Allah’ın kitabı hakkında bu tahrif edilmiş yeni bidatçi
anlayış ve yorumlar sebebiyle onlara karşı savaşmıştır.
Bu yüzden İbn Abbas
radıyallahu anhuma onlarla tartışırken şöyle demiştir: “Sizin yanınıza Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem’in muhacirlerden ve ensar’dan olan ashabının ve
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in amcasının oğlu ve damadının yanından
geliyorum. Kur’ân onlara inmiştir. Kur’ân’ın yorumunu onlar sizden iyi
bilirler. Aranızda ise onlardan kimse yoktur.”[1]
Nitekim Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem bu mücadelenin nasların anlamlarını tahrif
edenlerle/bozanlarla, onları Allah’ın indirdiği maksada uygun şekilde anlayan
sahabeler ve onlara güzellikle uyanlar arasında meydana geleceğini haber vermişti.
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh şöyle demiştir: “Bizler Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’i bekleyerek oturuyorduk. Hanımlarından birinin evinden çıkarak
yanımıza geldi. Biz de onunla beraber kalktık. Ayakkabısının bağı koptu ve onu
tamir etmek için Ali radıyallahu anh geride kaldı. Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem yürümeye başlayınca biz de yürüdük. Sonra durup bekledi ve biz de
durduk. Ardından şöyle buyurdu:
“Şüphesiz içinizde bu Kur’ân’ın indirilmesi üzerine savaşanlar olduğu gibi
te’vili/yorumu hakkında savaşacak olan da vardır.” Aramızda bulunan
Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhuma’ya baktık. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Hayır. O, ayakkabıyı tamir eden kişidir.” Hemen onu müjdelemeye gittik. Sanki
o da bunu işitmiş gibiydi.[2]
Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem tıpkı İslâm’ın başında Kur’ânın nüzulünü ve onun Allah katından
olduğunu ispat için kendisinin savaşması gibi, ümmetinden cihad edenlerin de,
Kur’ân ve sünnet’in tefsiri ve anlayışı konusunda insanları bu iki esası doğru
anlamaya çevirmek için savaşacaklarını haber vermiştir.
Tahrif ve batıl te’vil
ehliyle olan savaş, asırlar ve günler devam ettikçe duraklamamış, her zaman
onun davetçileri ve sahipleri bulunmuştur.
İçinde bulunduğumuz
zamanda da yazar ve düşünürlerden bazı topluluklar, Allah’ın dinini tahrif amacıyla
çeşitli sloganlar altında tahrif sancağını yükseltmekte, İslâmı çağın
gereklerine göre yeniden anlamak gerektiğini öne sürmektedirler.
Bazen: “İslâm düşüncesinin yenilenmesi”
sloganını atarlar.
Bazen de: “Dini söylemlerin
yenilenmesi”ne davet ederler.
Bugün onların “Farklı okuyuşlar”a davet
ettiklerini görürsünüz. Bununla, bize iddialarına göre hayattaki gelişmeler ve
asrın değişimlerine uyum sağlamak üzere İslâm’a yeni bir bakış getirmeleri için
dinin naslarını yeniden gözden geçirmeyi talep ederler.
Bu dinin düşmanları,
ümmetin sabah akşam okumakta ve dinlemekte oldukları iki vahyin (Kitap ve sünnetin)
naslarını Allah Azze ve Celle’nin korumaya kefil olduğunu anlamışlardır. Bu yüzden
dinin naslarının anlamlarını ve delalet ettiği hususları tahrif etmekten başka
giriş yolu bulamamışlardır. Bu ise Allah Teâlâ’nın haklarında şöyle buyurduğu
Yahudilerin metoduna uymaktır:
“Allah'ın kelâmını dinlerlerdi de, sonra akılları erdiği halde, onu bile bile
tahrif ederlerdi” (Bakara 75)
“Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem bu ümmetin kendisinden öncekilerin âdetlerine adım adım
uyacaklarını haber verdiğinden, onların arasında sözleri yerinden kaydıran,
Allah’ın haber verdiği veya emrettiği hususlarda Kitap ve sünnetin anlamlarını
değiştirenler de olacaktır…”[3]
İşte bu zamanda dinî
nassın anlamını tahrif ve te’vil etme mücadelesi de Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem’in verdiği haberi doğrulamaktadır. Vahyin hem lafız hem de anlam olarak
korunmasında Allah Azze ve Celle’nin vaadinin gerçekleşmesi için, o tahrifçilere
engel olan ve bozuk bakışlarını reddeden samimi ve sadık Müslümanlar bu ümmette
bulunmaya devam edecektir.[4]
[1] Nesai Sunenu’l-Kubra
(8575) el-Vadiî Sahihu’l-Musned’de (711) hasen olduğunu söylemiştir.
[2] SAHİH. Ahmed (11276) Nesai
Sunenu’l-Kubra (8541) Heysemi, Mecmau’z-Ze-vaid’de (9/136) şöyle demiştir: “Güvenilir
bir ravi olan Fıtr b. Halife dışındaki ravileri sahih’in ricalidir.” Elbani
es-Silsiletu’s-Sahiha’da (2487)
[3] Mecmûu’l-Fetava
(25/130)
[4]
EL-BURHAN Sünnete Kefil Olan Kur’an (286-288)