Ehl-i Sünnet’i “Allah Zatıyla Arşın Üzerindedir” Dedikleri İçin Haşevî Olmakla Suçlayan Bid’at Ehline Reddiye
Allame el-Elbani rahimehullah
Muhtasaru’l-Uluv’da (s.256) dedi ki: “Zehebî rahimehullah el-Uluvv’da şöyle
demiştir:
“Malikîlerin şeyhi İmam
Ebu Muhammed b. Ebi Zeyd el-Magribî (el-Kayravanî) İmam Malik’in mezhebi
hakkındaki meşhur risalesinin başında şöyle demiştir:
وأنه تعالى فوق عرشه
المجيد بذاته وأنه في كل مكان بعلمه
“Allah Teâlâ zatıyla yüce arşının üzerindedir. O ilmiyle her mekândadır.”
Nitekim bu ibarenin
benzerini ondan önce de Ebu Ca’fer İbn Ebî Şeybe ve Osman b. Said ed-Dârimî de
kullanmışlardır. Yine Sicistan vâizi Yahya b. Ammar risalesinde, Hafız Ebu Nasr
el-Vâilî es-Siczî el-İbane’sinde kullanmışlardır. Es-Siczî dedi ki:
وأئمتنا كالثوري ومالك
والحمادين وابن عيينة وابن المبارك والفضيل وأحمد وإسحاق متفقون على أن الله فوق
العرش بذاته وأن علمه بكل مكان
“es-Sevrî, Malik, iki
Hammad (İbn Zeyd ve İbn Seleme), İbn Uyeyne, İbnu’l-Mubarek, el-Fudayl, Ahmed
(b. Hanbel), İshak (b. Rahuye) gibi imamlarımız Allah’ın zatıyla arşın üzerinde
olduğu, ilminin ise her mekanda olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.”
İleride geleceği üzere bu
ifadeyi İbn Abdilber de kullanmıştır. Yine Şeyhulislam Ebu İsmail el-Ensarî
rahimehullah’ın ibaresi de şu şekildedir:
وفي أخبار شتى أن الله في
السماء السابعة على العرش بنفسه
“Çeşitli haberlerde Allah
Teâlâ’nın nefsiyle (zatıyla) yedinci gökte arşın üzerine olduğu geçmektedir.”
Yine Ebu’l-Hasen el-Kercî
eş-Şafîî kasidesinde şöyle demiştir:
عقائدهم أن الإله بذاته …
على عرشه مع علمه بالغوائب
“Akideleri şudur ki:
el-İlah zâtıyla arşının üzerindedir, gaybleri bilmektedir.”
Allame Takiyuddin b.
es-Salah’ın el yazısıyla bu kasidenin üzerine şöyle yazılmıştır:
هذه عقيدة أهل السنة
وأصحاب الحديث
“Bu, Ehl-i Sünnet’in ve
hadis ashabının akidesidir!”
Yine Hafız Ahmed b. Sabit
et-Tarkî, Şeyh Abdulkadir el-Geylanî, Muftî Abdulaziz el-Kuhaytî ve bir taife
bu lafzı kullanmışlardır.
Allah Teâlâ herşeyi
zâtıyla yaratmıştır. Mahlukarı bir yardımcı olmaksızın, zâtıyla tedbir
etmektedir. İbn Ebi Zeyd ve başkaları ancak Allah Teâlâ’nın bizimle olması ile
arşının üzerinde bulunması arasındaki farkı açıklamayı kastetmiştir. Dediği
gibi, Allah ilmiyle bizimle beraberdir. Yine: “Rahman arş üzerine istivâ etti”
ayetinde bize bildirdiği üzere kendisi arşın üzerindedir.
Nitekim bu kelimeyi az
önce geçtiği gibi zikredilen âlimlerden bir cemaat kullanmışlardır. Şüphe yok
ki lüzumsuz kelâmı terk etmek İslam’ın güzelliğindendir. İbn Ebi Zeyd,
Magrib’de ilmiyle amel eden âlimlerdendir. Ona Maliku’s-Sagir (Küçük İmam
Malik) lakabı verilmiştir. Usûl ilminde zirvedeydi.
Hafız İbn Asakir, Tebyinu
Kizbi’l-Mufteri Fîmâ Nusibe İle’l-Eş’arî adlı kitabında onun vefat tarihini
zikretmemiştir. O 380 yılında vefat etmiştir. 389 da denildi. “Zatıyla”
ifadesini kullandığı için ona yüklenmişlerdir. Keşke bunu söylemeseydi.”
El-Elbanî rahimehullah
Zehebi’den bu nakli yaptıktan sonra şöyle demiştir:
“Derim ki: aralarında
müellif (ez-Zehebi)nin de bulunduğu Ehl-i Sünnet’ten bu âlimler ve benzerleri
hakkında el-Kevserî – Allah ona layık olduğu gibi muamele etsin – “Onlar
Haşevîye şeyhleridir” diyor! Çünkü onlar İbn Ebi Zeyd’den “zâtıyla” lafzını
nakletmekte koşuşturuyorlar! Bunu ya desise olarak ya da yükselme hırsıyla
söylüyor!
Yani “Allah zatıyla
el-Mecîd’dir” dedikleri için! Böylece ilim ehlinin sözleri hakkında ortaya
attığı tereddüt aslında (Allah’ın arş üzerinde olduğunu) bir inkârdır veya
te’vili bâtıl bir te’vildir!
Zehebi’nin: “Keşke bunu
söylemeseydi” sözü hakkında el-Elbani şöyle demiştir: “Zehebi bu söz hatalı
olduğu için değil, insanların ona yüklenmemeleri için söylemiştir. Nitekim
kendisi ondan önce bu sözü söyleyen âlimleri zikretmiştir. Hakikatte bu söz ile
müellif (Zehebi)’nin az önce geçen: “Allah her şeyi zatıyla yaratmıştır” sözü
arasında bir fark yoktur! Bu açıklama için İbn Teymiyye’nin Hadisu’n-Nuzul
(s.56)’ya bakın.”
El-Elbani’den nakil
bitti.
Peki el-Kevserî gibi
zındıkların ve onların kuyruklarının, Kitap ve sünnet naslarına teslim olanlar
hakkında sık sık kullandıkları Haşevî sözü nereden geliyor?
Haşv kelimesi itibar
edilmeyen lüzumsuz söz demektir. İnsanların rezillerine de “haşvetu’n-nas”
derler. (Bkz.: Lisanu’l-Arab (14/180)
İslam’da Haşevi
kelimesini kullanan ilk kişi olarak Mu’tezile önderi Amr b. Ubeyd
bilinmektedir. Ona İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan kendisinin görüşüne aykırı
bir şey nakledilince:
“İbn Ömer Haşevî idi”
demiştir. Mu’tezile sıfatları ve kaderi ispat edenlere Haşevî demeyi adet
edinmişlerdir. (Bkz.: İbn Teymiyye Beyanu Telbisi’l-Cehmiyye (1/244)
İmam Ebu Hâtim er-Razi
rahimehullah şöyle demiştir:
علامة الزنادقة تسميتهم
أهل الأثر حشوية يريدون بذلك إبطال الأثر
“Zındıkların alâmeti Eser
ehlini “Haşeviye” diye isimlendirmeleridir. Bununla rivayetleri iptal etmek
isterler.” (es-Sabuni Akidetu’s-Selefi Ashabi’l-Hadis s.132)
Evet, buna göre
Haşevî’likle itham edilen ilk kişi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetine sıkı bağlılıyla bilinen sahabi İbn Ömer radıyallahu anhuma’dır!
Bu ithamı yapanların ilki
de Amr b. Ubeyd zındığıdır!
İbn Ömer radıyallahu anhuma bize ne güzel bir
imamdır ve Amr b. Ubeyd o zındıklara ne berbat bir imamdır!
Şeyh Ebu Muaz Seyfullah
el-Çubukâbâdî
https://ebumuaz.blogspot.com/2024/10/ehl-i-sunneti-allah-zatyla-arsn.html