Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

6 Ekim 2020 Salı

Hastalık Bulaşmaması İçin Maske Takmak Şirktir

                     Maske Takmak Neden ve Ne Zaman Şirk Olur?

Ukbe b. Âmir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ تَعَلَّقَ تَمِيمَ ا ة فَلَ أَتَمَّ اللَّ لَهُ وَمَنْ تَعَلَّقَ وَدَعَ ا ة فَلَ

وَدَعَ اللَّ لَهُ

    “Kim temîme takarsa Allah onu tamama erdirmesin. Kim veda’a (deniz kabuğu, boncuk gibi şeyler) takarsa Allah onu korktuklarından emin kılmasın.”1 Diğer bir rivayette şu şekildedir:

مَنْ تَعَلَّقَ تَمِيمَ ا ة فَقَدْ أَشْرَكَ

    “Kim temîme takarsa şirk koşmuştur.”2

    Hadiste geçen veda’a kelimesi hakkında İbnu’l-Esir rahimehullah şöyle demiştir: “Denizden getirilen, nazar değmesi korkusuyla çocukların boyunlarına veya başka şeylere asılan beyaz (deniz kabuğu gibi) şeylerdir.”3

    Yine İbnu’l-Esir rahimehullah başka bir yerde şöyle demiştir: “Onlar Allah’ın kendilerine yazılmış olan takdirini bununla uzaklaştırmayı istediklerinden ve bunların Allah’ın dışında sıkıntıyı giderecek bir şey olduğuna inanıp, bunu bu şeylerden talep ettiklerinden şirk sayılmıştır.”4

Ebu’l-Hayr rahimehullah şöyle demiştir:

سَمِعْتُ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ يَقُولُ فِي التَّمَائِمِ إِنَّهَا أَيْنَمَا

وُضِعَتْ مِنَ الِْْنْسَانِ فَإِنَّ مَوْضِعَهَا شِرْ ك

    “Ukbe b. Amir radiyallahu anh’ın temimeler (koruması amacıyla takılan şeyler) hakkında şöyle dediğini işittim:

    “Bunlar insanın neresine konulursa konulsun, onun konması bir şirktir.”5

Bekr b. Sevâde, Sudâ kabilesinden birinden rivayet ediyor:

أَتَيْنَا النَّبِيَّ صَلَّى اللَُّ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اثْنَا عَشَرَ رَجُ ا ل فَبَايَعْنَا

وَتَرَكَ مِنَّا رَجُ ا ل لَمْ يُبَايِعْهُ فَقُلْنَا بَا يعْهُ يَا نَبِيَّ الَّلَِّ، قَالَ لَنْ أُبَايِعَهُ

حَ تَّى يَنْزِعَ الَّذِي عَلَيْهِ إِنَّهُ مَنْ كَانَ مِنَّا عَلَيْهِ مِثْلَ الَّذِي عَلَيْهِ

كَانَ مُشْرِ ا كا مَا كَانَتْ عَلَيْهِ قَالَ فَنَظَرْنَا فَإِذَا فِي عَضُدِهِ سَيْ ر

فِ يهِ شَيْ ء مِ نْ لِحَا شَجَرَةٍ أَوْ شَيْ ء مِنْ شَجَرَةٍ

    “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e on iki kişi olarak gittik. Bizimle biat etti fakat bizden birinden biat almadı. Biz:

    “Ey Allah’ın nebîsi! Onun da biatını al” dedik. Buyurdu ki:

    “Üzerinde asılı olan şeyi çıkarmadıkça ondan biat almayacağım. Zira bizden birinde onda asılı olan gibi bir şey bulunsa, o şey üzerinde kaldığı sürece müşrik olarak kalırdı.”

    Biz baktık ki onun pazusunda bir ağaç kabuğu veya ağaç parçası takılı idi.”6

    İshak b. Mansur, koruması amacıyla takılan/asılan şeylerden hangilerinin çirkin görüldüğünü sormuş, İmam Ahmed b. Hanbel rahimehullah’ın şöyle cevap verdiğini rivayet etmiştir:

كُلُّ شَيْءٍ يُعَلَّقُ فَهُوَ مَكْرُو ه وَاحْتَجَّ بِالْحَدِيثِ مَنْ

تَعَلَّقَ شَيْ ا ئا وُكِلَ إِلَيْهِ

    “(Koruması amacıyla) Asılan, takılan her şey çirkindir.” Sonra “Kim bir şey takarsa ona havale edilir” hadisini delil getirdi.”7

    Temîme; kişinin nazarı veya benzer korktuğu şeyleri def etmek için üzerine taktığı; boncuk, kemik ve bunun gibi şeylerdir. Buna hırz/kalkan veya hicâb/perde de derler. Kim etki edeceği veya kendisine fayda vereceğine inanarak temîme (maske, muska veya nazarlık) takarsa Allah’tan başkasının zarar veya fayda vereceğine inandığı için büyük şirkle şirk koşmuş olur. Eğer bunun sadece bir sebep/vesile olduğuna inanırsa, meşru olmayan bir vesileyi vesile edindiği için bu da küçük şirktir.

    Kim böyle bir şey takarsa veya kalbini taktığı bu şeye bağlarsa, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun hayrı talep veya zararı uzaklaştırma isteğinin yerine gelmemesi için dua etmiştir. Bunu asmanın da şirk olduğunu açıklamıştır:

Ebu Ma’bed el-Cuhenî radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ebu Ma’bed Abdullah b. Ukeym el-Cuhenî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ تَعَلَّقَ شَيْ ا ئا وُكِلَ إِلَيْهِ

    “Kim bir şeye bağlanırsa (bir şey takarsa taktığı/astığı) o şeye bırakılır.”8 Diğer rivayette lafzı şöyledir:

    Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

مَنْ عَلَّقَ شَيْ ا ئا وُكِلَ إِلَيْهِ

    “Kim bir şey takarsa ona bırakılır.”9

    Tuhfetu’l-Ahfezi’de hadis hakkında şöyle denilmiştir:

    “Yani kim nefsini muskalar, temimeler ve benzeri asılan şeylere fayda vereceğine veya zararı uzaklaştıracağına inanarak bağlarsa demektir.”10

    Hadiste geçen tealluk (bağlanmak) kalp ile olabilir, fiil ile olabilir veya her ikisiyle birlikte olabilir. Yani kim kalbiyle veya fiiliyle bir şeye bağlanırsa, Allah onu bağlandığı o şeye havale eder. Kim nefsini Allah’a bağlarsa, ihtiyaçlarını Allah’tan ister, O’na sığınırsa ve işini Allah’a havale ederse Allah ona yeter, uzağı ona yakın kılar, zorlukları kolaylaştırır. Kim de Allah’tan başkasına bağlanırsa yahut amelini, aklını boncuklara, asılan, takılan şeylere bağlar, hareket ve kuvvetinde bunlara itimad ederse, Allah onu dayandığı bu şeylere bırakır ve yardımsız bırakır. Bu durum naslarla ve tecrübelerle bilinen bir şeydir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 

    “Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter” (Talak 3)11

    Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

إِنَّ الرُّقَى وَالتَّمَائِمَ وَال توَلَةَ شِرْ ك

    “Muhakkak ki rukyeler (Kur’ân ve sünnet kaynaklı olmayan okumalar), temîmeler (muska, maske, nazarlık gibi takılan şeyler) ve tivele (sevgi muskası) şirktir.”12

    Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:

تَعْلِيقُ التَّمَائِمِ شُعْبَ ة مِنْ شُعَبِ الْجَاهِلِيَّةِ

    “Temime (muska, maske, nazar boncuğu vs.) asmak Cahiliye şubelerinden bir şubedir.”13

    İmran b. Husayn radiyallahu anhuma Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdiğinde pazusunda bakırdan bir halka vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

: مَا هَذِهِ؟! فَقَالَ : مِنَ الْوَاهِنَةِ . فَقَالَ : أَيَسُرُّكَ أَنْ تُوكَلَ

إِلَيْهَا؟ انْبِذْهَا عَنْكَ

    “Bu nedir?” İmran radiyallahu anh:

    “Zayıflığı gidermesi için” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

    “Ona havale edilmen hoşuna gider mi? Onu kendinden çıkar at!”14

Ruveyfi radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يَا رُوَيْفِعُ لَعَلَّ الْحَيَاةَ سَتَطُولُ بِكَ بَعْدِي فَأَخْبِرِ النَّاسَ

أَنَّهُ مَنْ عَقَدَ لِحْيَتَهُ أَوْ تَقَلَّدَ وَتَ ا ر ا أَوْ اسْتَنْجَى بِرَجِيعِ دَابَّةٍ أَوْ

عَظْمٍ فَإِنَّ مُحَمَّ ا دا صَلَّى اللَّ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْهُ بَرِي ء

    “Ey Ruveyfi! Benden sonra belki uzun zaman yaşarsın.

    İnsanlara şöyle bildir:

    “Kim sakalına düğümler atarsa15, nazarlık gibi şeylertakarsa, hayvan tezeği ve kemik ile taharetlenirse Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ondan berîdir.”16

    Şeyh Muhammed ed-Duveyş, büyük şirkin çeşitlerinden bahsederken şöyle demiştir:

    “Bunlardan biri de itaat şirkidir. Bu Allah Teâlâ’ya isyan olan konuda, Allah’tan başkasına itaat etmektir. Bu gerçekten çok tehlikeli bir kapıdır. Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın dinine aykırı kanunlar koyanlar ve bu kanunları uygulamaya koyanlar olur, sonra Allah’ın dışında bu kanunları koyup uygulayanlara tabi olanlar gelir ve onlara uyarlar. Hâlbuki onların dini değiştirdiklerini Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah bunu büyük şirk olarak isimlendirmiştir. Adiy b. Hâtim radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdiğinde O, Allah Teâlâ’nın: “Âlimlerini ve rahiplerini Allah’ın dışında rabler edindiler” (Tevbe 31) ayetini okuyordu. 

    Bunun üzerine hristiyanların âlimlerini tanıyan Adiy radiyallahu anh dedi ki:

    “Ey Allah’ın rasulü! Onlar, bunlara ibadet etmiyorlardı.”

    Yani âlimlere ve rahiplere ibadet etmiyorlar, onlara secde ve rüku etmiyorlardı dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurdu:

    “Onlar haram helal saydıklarında helal saymıyorlar mıydı? Yine onlar helali haram saydıklarında haram saymıyorlar mıydı?” O da “Evet” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

    “İşte onların ibadeti budur” buyurdu. Bu hadis hasendir.

    Bundan dolayı Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah diyor ki:

    “Onlara tabi olanlar iki çeşittir: Bir çeşidi; onların Allah’ın dinini değiştirdiklerini bilmelerine rağmen onlara tabi olanlardır. Bunlar aynı onlar gibidirler. İkinci çeşidi: Allah’ın dininin hak olduğunu bilirler, lakin onlara tabi olurlar. Bunlar günah işlemektedirler. Yani onlar Allah’ın dinine masiyet olarak muhalefet etmektedirler. Böyleleri fasık ve isyankârlardır. Kâfir değildirler. Ama Allah’ın dinini değiştiren âlimler ve rahiplerin kendilerinin büyük şirke düştüklerinde hiçbir tereddüt yoktur. İşte bu itaat şirkidir.”17

    Şeyh Duveyş’in işaret ettiği, İbn Teymiyye rahimehullah’ın sözleri şu şekildedir: “Allah’ın haram kıldığını helal sayma ve Allah’ın helal kıldığını haram sayma konusunda alimlerini ve rahiplerini rabler edinenler iki şekilde olurlar:

    Birincisi: Onların Allah’ın dinini değiştirdiklerini bilirler ve bu değiştirme hususunda onlara tabi olurlar. Rasullerin dinine muhalefet ettiklerini bilmelerine rağmen önderlerine uyarak Allah’ın haram kıldığı şeyin helal olduğuna ve Allah’ın helal kıldığı şeyin haram olduğuna itikad ederler. Bu küfürdür. Nitekim bu kimse Allah’a ve rasulüne ortak koşmuştur. O önderlere namaz kılıp secde etmeseler de, dine aykırı olduğunu bildikleri hususta dine aykırı olarak başkasına ittiba etmişlerdir. Allah’ın ve rasulünün söylediği dışında bu önderlerin söylediklerine itikad ettikleri için müşrik olmuşlardır.

    İkincisi: Haramın haram, helalin helal olduğuna itikad ve iman ettikleri halde, Allah’a isyan olan hususta o önderlere itaat edenlerdir. Tıpkı günah işleyen ve yaptığı şeyin günah olduğuna itikad eden herhangi bir müslümanın yaptığı şey gibi. Bunlar diğer günahkârlarla aynı hükümdedir.”18

    Günümüzde Allah ve rasulünün haram kılan bir nassı olmadığını bildikleri halde sigarayı, midyeyi, at etini haram sayan azgın fetvalara itikad edenler büyük şirk işlemektedirler!

    Allah ve rasulü cemaatle namazı, namazda safları birleştirmeyi emrettiği ve namazda ağzı örtmeyi yasakladığı halde cemaatle namazı, safları birleştirmeyi yasaklayanlar ve onlara itaat edenler, namazda maske takmayı emredenler ve onlara itaat edenler büyük şirk işlemektedirler!

    Allah insanlar ve hayvanlar arasında bulaşıcı hastalık yaratmadığı halde ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den mütevatir gelen hadislerde “Hastalık bulaşması diye bir şey yoktur” buyurmuş olmasına rağmen, Allah’a iftira ederek ve rasulünü yalanlayarak hastalığın bulaştığını söyleyenler ve firavunun günümüzdeki halefleri olan bu kâfir yöneticilere bu konuda itaat ederek maske takanlar büyük şirk işlemektedirler! Hastalığın bulaşmadığına inandığı halde zalim ve kafir idarecilerin maddi ve manevi dayatmaları sebebiyle – hayatî bir zaruret içeren baskı olmaksızın – dünyevi bir menfaat için maske takanlar günah işlemektedirler. Dolayısıyla zorunlu bir durum veya ihtiyaç olmaksızın maske takan kimseler ya müşrik yahut fasık kimselerdir. Böyle kimselere selam veren yahut selamını alan da tevhidin en önemli şartlarından biri olan velâ ve berâ akidesini ihlal etmiş olur ve karşısındaki kimsenin de itikad ve amelinin sakıncasız bir amel olduğunu zannetmesine sebep olur.

    Pandemi yalanı sebebiyle, hastalık bulaşmasından koruyacağı inancıyla maske takmanın şirk olduğu ve bunun temime kapsamında olduğu zikredilen naslardan anlaşılmaktadır. Hastalığın bulaştığına inanmak ise cahiliyye hurafesidir:

1 Hasen. Ahmed (4/154) İbn Hibbân (13/452) Hâkim (4/240, 463) Ebu Ya’la (3/295) Taberânî (17/297) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (234) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/325) Beyhakî (9/350) İbn Abdilhakem Futuhu Mısr (s.316)

2 Sahih. Ahmed (4/156) Hâkim (4/244) Haris b. Ebi Usame Musned (563) İbn Kutlubuğa Musnedu Ukbe b. Amir (40) Kadıyu’l-Maristan Meşyeha (521) El-Elbânî es-Sahîha (492) Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (4468)

3 En-Nihaye (5/168)

4 En-Nihaye (1/198)

5 Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Vehb el-Cami Fi’l- Hadis (665)

6 Hasen. İbn Vehb, el-Cami (666) Tahâvî Şerhu Meâni’l-Âsâr (4/325) Suyuti Husnu’l-Muhadara (1/252)

7 İbn Abdilber el-İstizkar (39967)

8 Hasen. Tirmizi (2072) Hâkim (4/241) Ahmed (4/310) İbn Kani Mu’cem (2/117) Ebu Nuaym Marife (4419) İbn Ebi Asım el-Ahad ve’l- Mesani (2576)

* Hasen el-Basrî rahimehullah’tan mürsel olarak: İbn Vehb Cami (674) İbnu’s-Semmak Emali (44) Beyhakî (9/351)

* İbn Mes’ud radiyallahu anh’den mevkuf olarak: İbn Ebî Şeybe (5/429) Beyhakî (9/351)

9 Hasen. Taberânî (22/385) İbn Ebî Şeybe (23940) İbn Kani Mu’cem (2/117) Ebu Nuaym Marife (7000)

10 Tuhfetu’l-Ahvezi (5/349)

11 Teysiru’l-Azizi’l-Hamid (s.169-170)

12 Muslim'in şartına göre sahih. Ebu Davud (3883) İbni Mace (3530) Ahmed (1/381) İbn Hibbân (13/456) Hâkim (4/241, 463) Ebû Ya'lâ (9/133) Taberânî (9/174, 10/213) İbn Batta el-İbane (2/744) Hallal es-Sunne (1485, 1494) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (790, 792) Beyhakî (9/350)

13 Hasen mevkuf. İbn Vehb el-Cami (667)

14 Sahih. Ebû Ya'lâ’dan naklen: Busayri İthaf (3953) İbn Hibbân

(13/449, 453) Hâkim (4/240) İbn Mâce (3531) Ma’mer Cami (958) İbn Ebî Şeybe (5/35) Bezzar (9/31-32) Taberânî (18/159) Ru’yani (72)

15 Sakala düğüm atmak, savaşta büyüklenen ve kendini beğenenlerin yaptığı bir iştir.

16 Sahih. Ebu Davud (36) Nesai (5067) Ahmed (4/108, 109) Taberani (5/28) Deylemi (8591) Ebu Nuaym Marife (2704) Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (1052) bilmektedirler.

17 Durusu’ş-Şeyh Muhammed ed-Duveyş

18 İbn Teymiyye Mecmuu’l-Fetava (7/70)


Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî