Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

17 Şubat 2018 Cumartesi

Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî'den Cübbeli Gaflet hocaya Ültimatom

Malumunuz Cübbeli Gaflet hoca zalimce bir komploya uğrayarak hapse girmiş, Allah kendisini kurtarınca “Evliyaullahın himmeti yetişti” diyerek en büyük nankörlüğü yapmıştı.


Bu ne gaflet behey Cübbeli! Allah’ın lütfunu itiraf etmek bu kadar mı zor geliyor? Sana Allah’ın yardım etmiş olması, iddia ettiğin evliyanın yardım etmiş olmasından daha üstün değil mi? Bu kadar salak olamazsın! Mekkeli müşrikler kadar da mı beynin yok? Onlar bile putlarına tevessül ettiklerinde fayda ve zararı Allah’tan biliyorlardı.

Allah İbnu’l-Mubarek’e rahmet etsin, “Sufilerden akıl sahibi olanını hiç görmedik” derken meğer ne kadar haklıymış!
Hem sonra, gülünüp dalga geçilmemesi gereken konularda insanları güldürüyor, dinin yüceltilmesi gereken değerlerini makaraya alıyorsun. Okuduğun, kendi mezhebinin fıkıh kitaplarında, elfazı küfür bablarında bunun hükmü nasıl geçiyor, Allah için söyle ve kendi hükmünü ver!

Diyorsun ki, “ Millet beyninde karıları düşünüyor müşrik olmuyor da, salihleri düşünüp rabıta yapınca mı müşrik olacak?” Bunu diyecek kadar mı cahilsin? Kulağını çekmeyen o efendin de mi buna göz yumacak kadar ebleh! Sizin gibi cahilleri takdir eden Avvame gibi mürekkep yalamış soytarılar da mı cehaletinizi görmüyor? Kör ve sağırlar mı, yoksa görmezden ve duymazdan mı geliyorlar! Bir kimsenin Allah’a yakınlık umarak yaptığı bâtıl bir fiil ile Allah’a isyan olarak yapılan bâtıl fiil arasındaki farkı bilmeyecek, anlamayacak kadar aciz misin, yoksa salak numarası mı yapıyorsun?

İşte sana ve senin şahsında bütün sufilere kıstas veriyorum: ben size yalnızca Allah’ı anmanızı öğütlüyorum! Bu size ağır geliyorsa, ille de evliyaullahı katmayınca huzur duymuyorsanız, ahirete iman etmeyenlerin yalnız Allah anılınca rahatsız olmalarını hatırlayın. Sonra onların Allah’a ortak koştukları anılınca huzur duymalarını, neşelerinin yerine gelmesini düşünün!

“ Allah'ın adı tek başına zikredildiği zaman, âhirete îman etmeyenlerin kalpleri kinle dolar; fakat Allah'tan başkası zikredildiği zaman da hemen neşelenirler ” (Zümer 45)

Cübbeli! Her söylediğini din edinen bir yığın cemaatinin vebalini düşün. Sen Allah’ın kitabını okumayan biri değilsin. Eğer okuduğunu düşünmez ve anlamaz isen, kasetçalardan farkın sırtındaki cübbe, başındaki sarık mı?

Sen iddiasında bulunduğun Nakşibendiliği dahi temsil edemezsin, bu bâtılın da uzağında bir sapıklıktasın, nerede kaldı ki hanefi mezhebi ve ehl-i sünnetin sınırları hakkında konuşasın! Din ve akideyle alay etmekten vazgeç, tevbe et. Tevbe etmen için sana bize gelip el tutmanı da şart koşmuyoruz.

Gazali’nin Sahihu Buhari’yi göğsüne basıp, “Ya rabbi! Bunun dışındakilerden tevbe ediyorum” demesi gibi tevbe et!

Allah’a ortak koştuğun şeyh Abdulkadir’in mezhebini terk edip Kur’an ve sünnete dönmesi gibi tevbe et!

Fahreddin Razi’nin “Kelamla uğraşmak boş hayalmiş” diyerek “er-Rahmanu ale’l-arşisteva” ayetinin azameti karşısında tevbe edişi gibi tevbe et!

Cehm b. Safvan’ın: “Elimden gelse bütün mushaflardan istiva ayetini silerdim” demesi gibi kafir olma!

Mekkeli müşriklerin: “Allah’ım, senin ortağın yoktur, ancak bir ortağın vardır ki, onun da sahip olduğu her şey zaten sana aittir” demeleri gibi şirkinde ısrar edenlerden olma!

Bariz sapıklığına rağmen seni seven, saygı duyan, sana tabi olan şuursuz kalabalıklara aldanma! Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in müjdelediği, itilip kakılan, kapılardan kovulan gariplerden olmak, O’nun “ geriye posa gibi insan kalabalıkları kalacak ” ve “ cahil önderler edinecekler ” dediği kalabalığa dahil olmaktan üstündür!

Subhanekallahumme ve bihamdik ve eşhedu en la ilahe illa ente vahdeke la şerike lek, ve estagfiruke ve etûbu ileyk.

Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî