Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Öne çıkan

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

Bid’atçiler Tevhid Ehli Olabilir mi?

10 Ekim 2017 Salı

Ez-Zeberced İlim Hüccet Sunduktan Sonra Bid’at Ehlinden Ayrılmak

Hüccet Sunduktan Sonra Bid’at Ehlinden
Ayrılmak


قَالَ أبو نعيم رَحََِهُ الله حلية الْولياء حَدَّ ثَ نَا سُلَيْمَانُ بْنُ أَحََْدَ ث نَا
عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ الْعَزِلزِ ث نََا أَبُو حُذََلْ فَةَ وَُسَى بْنُ سََْعُودٍ الن هْدِيُّ وَحَدَّث نَا سُلَيْمَانُ
ث نََا إِسْحَاقُ ثَ نَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ قَالَ ث نََا عِكْرِ ةََُ بْنُ عَمَّارٍ ث نَا أَبُو زُ يََْ الحَْنَفِيُّ عَنْ
عَبْدِ اللهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمَّا اعْتَ زَلْتُ الحَْرُورِلَّةَ قُ لْتُ لِعَ لِ ي يََ أَ يَِرَ الْمُؤْ نَِِينَ أَبْرِدْ
عَ نِ الصَّ ةََِ لَعَل ي آتِِ هَؤَُ ءَِّ الْقَوْمَ فَأُكَل مَهُمْ قَالَ إِ نِ أَ وََََّفُ هُمْ عَلَيْكَ قَالَ قُ لْتُ
كَ إِنْ شَاءَ الله فَ لَبِسْتُ أَحْسَنَ اََ أَقْدِرُ عَ لَيْهِ نَِْ هَذَِه الْيَمَانِيَةِ ثَُُّ دَخَلْتُ
عَلَيْهِمْ وَهُمْ قَا لُِِونَ نََْرِ الظَّهِيرَة فَدَخَلْتُ عَلَى ق وْمٍ فَ لَمْ أَرَ قَ وْ اًَ قَطُّ أَشَدَّ
ا تِِْهَادًا نَِْ هُمْ،  أَلْدِ لهِمْ كَأَنََّا ثَفِنُ إِبِ ووُ وُِهُهُمْ قََُ لَّبَةٌ نَِْ آثًاَرِ السُّجُودِ قَالَ:
فَدَخَلْتُ فَ قَالُوا رََْحَبًا بِكَ يََ ابْنَ عَبَّاسٍ اََ اَِءَ بِكَ؟ قَالَ ئِِْتُ أُحَ دِثُكُمْ
عَلَى أَصْحَابِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَ زَلَ الْوَحْيُ ،  وَهُمْ أَعْلَمُ بِتَ أْوِللِهِ
فَ قَالَ ب عَْ هَُُمْ تَُ دِثُوهُ وَقَالَ بَ عْ هَُُمْ لَنُحَ دِ ث نَّه قَالَ قُ لْتُ أَخْ وُِْنِِ اََ تَ نْقِمُونَ
عَلَى ابْنِ عَ م رَسُولِ اللهِ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَخَ تَ نِهِ وَأَوَّلِ نََْ آ نَََ بِهِ وَأَصْحَابُ
رَسُولِ اللهِ عَََهُ؟ قَالُوا ن نقِمُ عَلَيْهِ ثَ ثًََاً قُ لْتُ وَ اََ هُ نَّ؟ قَالُوا أُوَ هَُّنَّ أَنَّهُ حَكَّمَ
ال رِ اَِلَ دِلنِ اللهِ وَقَدْ قَالَ اللهُ عَزَّ وَ }إِنِ الحُْكْمُ إِ لَِّلَّ { قَالَ قُ لْتُ
وَ اََذَا؟ قَالُوا قَاتَ وَلَِْ لَسْ وَلَِْ لَ غْنَمْ ل ئِنْ كَانُوا كُفَّا رًا لَقَدْ حَلَّتْ لَهُ أَ وََْالُُمُْ وَإِنْ
كَانُوا ؤَُْ نَِِينَ لَقَدْ حُ رِ تْ عَلَيْهِ دِ اََ هُُُمْ،  قَالَ قُ لْتُ: وَ اََذَا؟ قَالُوا: وَمََُا نَ فْسَ هُ
عَنْ أَ يَِرِ الْمُؤْ نَِِينَ فَإِنْ لَِْ لَكُنْ أَ يَِرَ الْمُؤْ نَِِينَ فَ هُ وَ أَ يَِر الْكَافِرِلنَ قَالَ قُ لْتُ
أَرَأَلْ تُمْ إِنْ قَ رَأْتُ عَلَيْكُمْ نَِْ كِتَابِ اللهِ الْمُحْكَمِ،  وَحَدَّثْ تُكُمْ نَِْ سُنَّةِ نَبِي كُمْ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اََ ت نُْكِرُونَ أَتَ رْ عَُِونَ؟ قَالُوا ن عَمْ قَالَ قُ لْتُ أَ اََّ قَ وْلُكُمْ
إِ نَّهُ حَكَّمَ ال رِ اَِلَ دِلنِ اللهِ فَإِنَّهُ لَ قُولُ }يََ أَل هَُّا الَّذَِلنَ آ نََُوا تَ قْتُ لُوا الصَّ يْدَ
وَأَنْ تُمْ حُرُمٌ،  وَ نََْ قَ تَ لَهُ نَِْكُمْ تََُ عَ مدًا فَجَزَاءٌ{ إِلََ ق وْلِهِ }يََْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ
نَِْكُمْ{ وَ قَالَ الْمَرْأَةِ وَزَوْ هَِِا }وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَ يْنِهِمَ ا فَابْ عَثُوا حَكَمًا نَِْ
أَهْلِهِ وَحَكَمًا نَِْ أَهْلِهَا{ أَنْ دُُُكُمُ اللهَ أَفَحُكْمُ ال رِ اَِلِ حَقْنِ دِ اََ هِِِمْ
وَأَنْ فُسِهِمْ وَصَ حََِ ذَاتِ ب يَْنِهِمْ أَحَقُّ أَمْ أَرْنَ ثَِ نَ هَا رُبْعُ دِرْهَمٍ؟ فَ قَالُوا اللهُمَّ
حَقْنِ دِ اََ هِِِ مْ وَصَ حََِ ذَاتِ ب يَْنِهِمْ قَالَ أَخَرَ تُِْ نَِْ هَ ذَِهِ؟ قَالُوا اللهُمَّ ن عََمْ
قَالَ وَأَ اََّ قَ وْلُكُمْ إِنَّهُ قَاتَ وَلَِْ لَسْ وَلَِْ لَ غْنَمْ أَتَسْ بُونَ أُ كََُّمْ ثَُُّ تَسْتَحِ لُّونَ نَِْ هَا
اََ تَسْتَحِلُّونَ نَِْ غَيْرِهَا فَ قَدْ كَفَرْتُِْ وَإِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّ ا لَيْسَتْ بُِِ كُمْ فَ قَدْ كَفَرْتُِْ
وَخَرَ تُِْمْ نََِ ا سِْْْ مََِ إِنَّ الله عَزَّ وَ ل قَُولُ }النَّبُِِّ أَوْلََ بِِلْمُؤْ نَِِينَ نَِْ أَنْ فُسِهِمْ
وَ أَزْوَا هُُِ أُ هَََّاتُُِمْ{ فَأَنْ تُمْ تَتََّدَّدُونَ بَيْنَ لَََتَيْنِ فَاخْ تَارُوا أَل تََّ هُمَا شِئْ تُمَ، 
أَخَرَ تُِْ نَِْ هَ ذَِهِ؟ قَالُوا اللهُمَّ نَ عَمْ قَالَ: وَأَ اََّ قَ وْلُكُمْ مََُا نَ فْ سَ هُ نَِْ أَ يَِرِ
الْمُؤْ نَِِينَ فَإِنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعَا قُ رَلْ اًُ ل وَْمَ الحُْدَلْبِيَةِ عَلَى أَنْ
لَكْتُ بَ يْ نَهُ وب يَْ نَ هُمْ كِتَابًِ فَ قَالَ اكْتُ هَذََا اََ قَا ى عَ لَيْهِ مَُُمَّدٌ رَسُولُ الله فَ قَالُوا وَاللهِ لَوْ كُنَّا ن عَْلَمُ أَنَّكَ رَسُولُ الله اََ صَدَدْنََّكَ عَ نِ الْبَ يْتِ وََ قَاتَ لْنَاكَ
وَلَكِنِ اكْتُ مَُُمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ فَ قَالَ وَاللهِ إِ نِ لَرَسُ ولُ اللهِ وَإِنْ كَذََّبْ تُمُونِِ اكْ تُ
يََ عَلِيُّ مَُُمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ فَ رَسُولُ الله كَانَ أَفْ نَِْ عَلِ ي أَخَرَ تُِْ نَِْ هَذَِهِ ؟
قَالُوا اللهُ مَّ نَ عَمْ فَ رَ عََِ نَِْ هُمْ عِ رُُْونَ أَلْفًا وَبَقِيَ أَرْبَ عَ ة آ فٍََّ فَ قُتِلُوا
101- İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki: “Bir gün öğle namazından
önce yanına gittim ve Ali radiyallahu anh’e dedim ki;
“Ey müminlerin emiri! Onların yanına gidip konuşayım” o da bana;
“onların sana bir zarar vermesinden korkuyorum” dedi. Dedim ki:
“Hayır, ben güzel ahlaklı birisi olarak eza verdirtmem” Bunun üzerine
bana izin verdi, ben de en güzel elbisemi giydim, günün ortasında
onların yanına vardım. Yanlarına girdiğimde onlar yemek yiyorlardı. Onlar
kadar ibadete düşkün olanını görmedim. Alınlarında secde izleri vardı. Elleri
deve tırnağı gibi olmuş, üzerlerinde katlanmış elbiseler vardı, yüzleri
de sararmıştı. Onlara selam verdim. Dediler ki:
“Merhaba ey Abbas’ın oğlu! Bu üzerindeki elbise de nedir?” dedim
ki:
“Beni neden ayıplıyorsunuz? Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in en güzel yemen elbiselerinden giydiğini gördüm.” Sonra şu ayeti
okudum;
“De ki; Allah’ın kulları için çıkardığı zîneti, rızkından pak olanları
kim haram etti?” (Araf 32)
“Neden geldin?” dediler. Dedim ki:
“Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in muhacirlerden ve ensardan
olan ashabının yanından ve Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’in
amcasının oğlu ve damadının yanından geliyorum. Onlar üzerine Kur’an
nazil olmuş ve onlar onun tevilini sizden iyi bilenlerdir. İçinizde onlardan
kimse yoktur. Sizlere onların ne söylediklerini ve onlara sizlerin ne söylediğinizi
tebliğ etmeye geldim.” Onlardan bazıları:
“Kureyşle tartışmayın. Allah Teâla buyuruyor ki: “Bilakis onlar tartışmacı
bir kavimdir” dedi. Sonra onlardan biri:
“Onunla konuşmalıyız” dedi. Dedim ki:
“Söyleyin bakalım, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından
ve amcasının oğlundan niçin intikam almak istiyorsunuz?” Dediler
ki:
“Üç şeyden dolayı” ben:
“Onlar nedir?” dedim. Dediler ki:
“Birincisi, O Allah’ın emrinde hüküm vermesi için birini tayin etti.
Allah Teâla buyuruyor ki; “Hüküm yalnız Allah’ındır.” (En’am 57, Yusuf
40, 67)
“Başka?” dedim. Dediler ki:
“İkincisine gelince; o savaştı ama ne esir aldı, ne de ganimet dağıttı.
Savaştıkları eğer kâfir iseler, malları helaldir. Şayet mümin iseler malları
da haramdır, onlarla savaşmak ta haramdır.”
“Peki, üçüncüsü nedir?” dedim. Dediler ki:
“Kendini müminlerin emiri olmaktan azletti. Müminlerin emiri değilse,
o kâfirlerin emiridir.” Dedim ki:
“Bundan başka iddialarınız var mı?”
“Hayır, bizden bu kadar” dediler. Onlara şöyle dedim:
“Size Allah’ın kitabından ayetler okusam ve peygamber Sallallahu
aleyhi ve sellem’in sünnetinden inkâr edilemez deliller getirsem görüşleriniz
değişir mi?”
“Evet” dediler. Dedim ki:
“Siz diyorsunuz ki; “O Allahın emrinde hakem tayin etti.” Ben size
Allah’ın kitabından, çeyrek dirhemde hükmü insanlara çevirdiğini, Allah’ın
onda hükmetmelerini emrettiği ayetleri okuyacağım. Allah’ın şu kavlini
görmediniz mi?;
“Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim
onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır.
(Buna) Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi
iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder).” (Maide
95) Onda hükmetmeleri için Allah’ın hükmü insanlara bırakılmıştır. Dilese
onda kendisi hüküm verirdi. Kişilerin hakem olmasına bunda cevaz vardır.
Peki Allah’ın şu ayeti hakkında ne dersiniz?:
“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin
ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin.”
(Nisa 35) demek ki, herhangi bir anlaşmazlıkta en iyi çözüm hakem tayinidir.
Şimdi onların arasının bulunması için Allah’ın hükmüne uygun olarak
hakem tayin edilmesi mi güzel, yoksa başka bir şey mi?” Onlar:
“Elbette aralarının düzeltilmesi daha iyi” dediler. Dedim ki:
“Gelelim “savaştı ama ne esir aldı, ne de ganimet dağıttı” sözünüze.
Siz anneniz Aişe’yi esir edip, başka kadınlara yaptığınızı ona da
yapar mısınız? Bunu yaparsanız elbet kâfir olursunuz. Onların analarınız
olmadığını söylüyorsanız şayet, yine kâfir olur ve İslam’dan çıkarsınız.
Zira Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor;
“Nebî, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların
analarıdır.” (Ahzab 6) şimdi siz iki sapıklık arasında sallanıyorsunuz.
Hangisini isterseniz seçin! Bunu da hallettim mi?” dedim.
“Evet” dediler. Dedim ki:
“Gelelim, Ali’nin kendini emirlikten azletmesine, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem Hudeybiye gününde bir anlaşma imzalamak için Kureyş’i
çağırdı. Ali radıyallahu anh’e:
“Sil ey Ali! “Allahı’m! Sen biliyorsun ki ben Allah’ın rasulüyüm”
oraya Muhammed b. Abdillah yaz” dedi. Hâlbuki Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem, Ali’den daha üstündü. Fakat ünvanını yazdırmadı.
Bunu sildirmekle, kendisini peygamberlikten azletmiş olmadı. Bunu
da hallettim mi?” dedim.
“Evet” dediler.
Onlardan yirmi bin kişi dönüş yaptı, kalan dört bin kişi ise savaştılar.”
Bu hadis Muslim’in şartına göredir.
Ebu Nuaym Hilye (1/318-320) Abdurrazzak (10/157) Ahmed (1/342) Ziyau’l-
Makdisi el-Muhtare (10/413) Hâkim (2/165) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (8575)
Fesevi Ma’rife (1/522) Taberânî (10/257) Beyhaki (8/180) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-
Musned (694)
Ez-Zeberced KİTÂBU’L-İLM (1\191)